KADINI KORUMAK

KADINI KORUMAK


Gün geçmiyor ki, bir kadın cinayeti, kadına şiddet haberi okumayalım. Sanki günlük asayiş haberleri içinde yer alır oldu. Önceleri tek tük yaşanan olaylar üzerine günlerce konuşulurdu. Şimdi toptancı bir kabulleniş var. Ülkemizin anlı şanlı sosyologları, psikologları, feministleri yaşananların nedenleri konusunda ve sorunun çözümü konusunda şimdiye kadar ne yaptılar. Hangi gerçekleri tespit ettiler. Giderek artan bu şiddet nasıl son bulacak?

Acaba bu şiddet hep vardı da, görünür mü değildi. Gazeteler bu haberlere dikkat çektikleri için mi çoğalmış gibi oldu? Yoksa gerçekten bir artış mı var? Önce bu sorunun cevabını aramalıyız. Sonra niçinler üzerinde durmalıyız. Biz şimdi, daha Avrupalı toplum olmuşken, bu şarklı davranış artışı niçin oluyor? Şimdi kadınlar her yerdeler, her işte varlar, diledikleri gibi yaşayabiliyorlar ve erkekler tarafından bu durum hiç de anormal görülmezken bu olaylar niçin yaşanıyor?

Bütün bunlar eğitimsizlik vb gibi nedenlerle açıklanabilir mi? Yaşanan olaylar daha çok kırsal kesimde mi, kentlerde mi yaşanıyor? Kentlerin varoşları mı kadınların kâbusu oldu. Çalışan kadınlar mı ev hanımları mı daha fazla şiddete uğruyor? Boşananlar ve ayrı yaşayan eşler şiddete daha mı çok uğruyorlar?

Devlet kendince tedbirler alıyor. Büyük bölümü pansuman tedbirleri. Kadın sığınma evleri, kadını korumak için polisiye tedbirler. Bir kadın bakanlığımız bile var. Ancak kadınlarımızı koruyamıyoruz. Neden?

O kadınlar bizim annemiz, bacımız, kızımız veya eşimiz değil mi? Belki de sorunun temel noktası tam da burası. Bütün erkeklerin kadınlarla bağlantısı bu aile içi kavramlarla ifade edilir. Bu kavramların içinde olan erkek, şiddet uygulayabilir mi? Eğer bir şiddet varsa başka bir kadının ihmal veya yönlendirmesi dışında olabilir mi? Erkekleri de anneler yetiştirmiyor mu?

Kadınların kendilerini birey olmaktan çıkarıp, nesneleşmelerinin bunda payı olabilir mi? Bazı kadınların kendilerini, anne, bacı veya eş olmak dışında kabul etmeleri, kimliklerinden soyutlamaları sebeplerden biri olabilir mi? Bu toplumda her ne kadar örselense de bir aile yapımız var. Bu aile yapısında kadının eş, anne ve bacı olarak uyması arzu edilen kurallar var. Kadın kendini aile dışında konumlandırdığında bu kuralları hiçe sayabiliyor. Anne veya eş olmaktan çıkıp bir meta haline gelebiliyor. Erkekler dünyasında da kadınlar iki kısımda şekilleniyor. Biri aile içindeki kadınlar, diğeri de aile dışında kalmış olanlar. Ailenin bağlayıcılığı, koruyuculuğu ve şefkati dışında kalan kadınlar. Acaba şiddete maruz kalanlar daha çok bu kadınlar mı?

Aynı soruyu şiddete başvuran erkekler için de sorabiliriz. Onlar kendilerini, baba, oğul veya eş olarak mı görüyorlar, yoksa onlar da kendilerini aileden soyutlanmış bir nesnel kişilik olarak mı görüyorlar. Kadınlarla olan ilişkileri aile içinde ve meşru kurallar dâhilinde mi, aile dışında ve serbest bir ilişki mi? Bu erkekler ailenin bağlayıcılığı, koruyuculuğu ve şefkati dışında kalan erkekler mi? Acaba şiddete başvuran erkekler daha çok bu erkekler mi?

Kısaca kadını korumak için öncelikle yapmamız gerekenler neler? Sadece kadını değil şiddete başvuran erkeği de şiddetten korumak için ne yapmalıyız? Bu sorunun cevabını aramalıyız. Bence bu sorunun cevabı aslında sorunun içinde yer alıyor. Kadını da erkeği de ancak aile içinde ve aileyi koruyarak şiddetten uzaklaştırabiliriz. Aile yapımızı, modernite ve çağdaşlık kılıfları içinde uğradığı saldırılardan korumanın yolu da asırlardır oluşmuş köklerine sahip çıkmaktan ve yaşatmaktan geçmektedir. Bunun yolu asla zinayı suç olmaktan çıkarmak değildir.

Google+ WhatsApp