
KIRGIZİSTAN GEZİ NOTLARI (10)
Son gün ödül ve veda programı vardı. O kadar dolu bir program içinde olmuştuk ki, şehri gezme çarşı pazarı görme imkânımız olmamıştı. Döndüğümüzde kendimize çok şey yüklenmiş olarak dönecektik. Yakınlarımıza da buradan hatıra almalıydık. Programda buna zaman kalmaması sinirleri gerdi.
Ödül programı Manas üniversitesinde yapıldı. Şiirler, şarkılar birbirini izledi. Yusuf Has Hacib Büyük Ödülü Brontoy Bedurov’un, Manas Büyük Ödülü Hicabi Kırlangıç’ın, Namık Kemal Büyük Ödülü de Rifat Salahov'un oldu. Ödülleri sırasıyla Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sebahattin Balcı, TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz ve Kırgızistan Yazarlar Birliği Başkanı Çolponbek Abıkeyev takdim etti.
Katılım belgesi ve ödül töreninde artık iyice yorulmuş olan ak saçlılar, aralarında benim de olduğum bazı isimleri unuttular. Hatta unuttuklarını da unuttular.
Törenler bittikten sonra Pazar alışverişi için bir saatlik süre verildi. Oş pazarına gittik. Burada Türk parası geçmiyordu. Döviz bürosunda elimdeki avronun eski olduğu da söylenince öfkelendim. Sanki ev sahiplerimiz alış veriş yapmamamızı istemiyorlardı. Rusçanın ve Rus parasının bu kadar yaygın olduğu bir yerde yapılacak çok şey olduğunu düşündüm. Zar zor paramızı bozdurup pazara girebildik. Koskoca Pazar, ne alacağını bilmeyen için alış veriş yapmak kolay değil. Sonunda biraz hediyelik eşya alabildim. Bozdurduğum parayı son somuna(Kırgız parası) kadar harcadım.
Sonra şehir meydanına götürüldük Her yer çocuk doluydu. Meydan çok güzel düzenlenmişti. Meğer 1 Haziran çocuk bayramıymış.1 Haziran yazın başlangıç günü kabul ediliyor. Küçük büyük çocuklar güzel elbiselerini giymişler, meydana gelmişler. Meydanın ortasındaki parkta su ile oynayanlar, annelerinin aldığı dondurmayı yalayanlar, kuşların ve tavşanların çektiği kader kutularının başında bekleyenler. Aralarında dolaşıp resimlerini çektik. Çocuk her yerde çocuk. Sevimli, güzel, afacan çocuklar. Aslında yaza giriş bayramına “ülüş” bayramı veya “yayla bayramı” demekteler.
Meydanın ortasında birçok çocuk arasında üç afacan hemen dikkatimizi çekti. Bunlar ne Kırgız’a ne de Rusa benziyorlardı. Önlerine diz çöküp sevgiyle baktım. Anne babaları da yanlarındaydı.”Türk müsünüz?” diye sordum. Babalardan biri cevap verdi. Onlar da bizi görmüşler ve Türkiye’den geldiğimizi tahmin etmişlerdi. Diyanetin Bişkek’te görevli imamları idiler. Ayaküstü hasbıhal ettik. Devletimizin ve milletimizin buralara ulaşmış olmasına sevindik, emeği geçenlere rahmet okuduk.
Rahmet deyince orada en çok duyduğumuz sözcüklerdendi. Buraya ilginç bulduğum bazı kelimeleri ve karşılıklarını yazarak kısmen farkları göstermeye çalışacağım.
Çon rahmat: (çok ) teşekkür ederim.
Rahmat: Sağ ol(un)
Tamağınız tattuu bolsun: Afiyet olsun
Colunuz şıdır (açık) bolsun: Yolunuz açık olsun.
Dönüş için uçağa bindiğimizde Bişkek’te sabahtı. İstanbul’a indiğimizde de sabahı biz getirdik. Böyle mükemmel bir organizasyonun bir ucunda bulunduğum için Türkiye Yazarlar Birliğine, bize emsalsiz bir misapirverlik gösterdikleri için Kırgız kardeşlerimize teşekkür ederim. Çon rahmet herkese.