YANLIŞ HESAP MAHKEMEDEN DÖNDÜ

YANLIŞ HESAP MAHKEMEDEN DÖNDÜ


“Kahrolsun İsrail” dedikleri için haklarında iki yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 30 Kayserili genç beraat etti. Böylece bizim hukukumuzda bu sözü kullanmanın, Filistin Bayrağı açmanın ve İsrail’i protesto etmenin suç olmadığını öğrenmiş olduk.

27 Ocak tarihi, hem kayseri tarihinde, hem de Türkiye hukuk tarihinde yer almış oldu. Mahkeme dolayısıyla Türkiye’nin her tarafından bu kış kıyamette yola düşenler, Kayseri meydanını doldurdular. Yargılanan gençlerin yalnız olmadıklarını haykırdılar. İşledikleri iddia edilen suçu kendilerinin de işlediklerini aynı “Kahrolsun İsrail” sloganını defalarca söyleyerek ikrar ettiler. İHH Genel başkanı Bülent Yıldırım, meydandakilere hitap etti. Mavi Marmara da saldırıya uğrayan ve öldürülen biz olduğumuz halde bu cesur savcılar neden İsrail’e dava açmıyorlar diye sordu. Yazar Abdurrahman Dilipak da oradaydı. O da kısa bir konuşma yaptı.

Meydanda heyecanlı bir bekleyiş oldu. Şayet mahkûmiyet kararı çıkmış olsaydı, meydandakiler adliyeye yürüyecekler ve kendilerini ihbar edeceklerdi. Polis adliye önünde çok geniş güvenlik tedbiri almıştı. Neyse ki korkulan olmadı. Dava beraaatle sonuçlandı. Böylece Kayseri’nin misafirleri ikinci plan gereği Şehit Furkan Doğan’ın kabrini ziyarete gittiler. Topluluk sükûnet ve vakarla dağıldı.

Üzülerek ifade edelim ki, Kayseri’nin misafirleri meydanda Kayserilileri aradılar. Kendileri kilometrelerce uzaktan gelmişlerdi. Kayserililer sıcak yataklarından kalkıp meydana gelmemişlerdi. Birbirlerine bunun nedenini soruyorlardı. Kayserililer bu kadar duyarsız mı diyorlardı. Organizasyonu yapanların hatası olduğunu söyleyenler de vardı. Üzüldükleri her hallerinden anlaşılıyordu.

Bu dava niçin açılmıştı? Başka şehirlerde peş peşe açılan davalar da göz önüne alınırsa, planlı bir durum mu vardı? Bu dava sıradan olmadığına göre kimin, ne hesabı vardı?

Evet, yanlış hesap mahkemeden döndü ama bu hesabı yapanların hesapları da irdelenmeli.

İsrail, ısrarla Mavi Marmara seferine öncülük eden İHH’yı bir terörist örgüt gibi göstermeye çalışıyordu. Mahkeme sonucunda bir mahkûmiyet çıksaydı, bunu her platformda kullanabilirdi.

İyi de Kayseri polisinin veya savcının İsrail’in bu amaçlarıyla örtüşecek bir girişimde bulunmasının nasıl bir nedeni olabilirdi? Dedikodu olduğunu düşündürecek, içeriden gelen bilgiler, bu işte polisin tavrının etkili olduğunu gösteriyordu. Yani polis savcının önüne öyle bir doküman getirmişti ki, savcının dava açması kaçınılmaz olmuştu.

Son zamanlarda yıldızı hep parlayan polisin, niçin ve hangi hesapla bu yola başvurduğunu bilmiyoruz. Tamamen safça, ilerisini, önünü ardını düşünmeden gerçekleştirilmiş de olabilir. İçeride birilerinin farklı hesaplarla yapmaları da mümkündür. Mesela hemen, her olayda olduğu gibi “cemaat” iması yapılmaya başlandı. Neymiş efendim, polis demek cemaat demekmiş, Fethullah Hoca Efendi de Mavi Marmara olayında İHH’yı eleştiren sözler söylemişmiş, işte poliste böyle bir yola gitmiş.

Efendim İsrail ile ticaretimiz artıyormuş, ilişkiler normalleşmeliymiş, geçmişe sünger çekilmeliymiş, Filistin konusundaki duyarlılıklar törpülenmeliymiş, bunun için de duyarlı kesimleri geriletecek, mahkeme açma gibi yollara gidiliyormuş.

Görüldüğü gibi tam bilgiye dayanmayan bu tür hesaplar da, varsa başka gizli hesaplar da yanlış çıkmış ve mahkemeden dönmüştür. İsrail ve içerideki uzantılarının bundan sonraki adımlarının her birinde yanlış hesabın mutlaka bir yerlerden döneceğini de hesap etmeleri gerekecektir. Bu kadar tutarsız iddialarla ortaya çıkamayacaklardır.

Google+ WhatsApp