
RABBİ ÇAĞIRDIĞINDA
Bu konularda yazmak, bir yerleri incitmeden gerçek görüşlerinizi anlatmak kolay değil. Çünkü birçok samimi gönül, bir noktaya kilitlenmiş. Gönülün ve duyguların yoğun olduğu bir konu ile ilgili soğuk siyasi yorumlar yapmak, gönülleri incitmek, duyguları yaralamak ve anlamamak riskini ve tepkisini getirebilir.
Başbakanın Fethullah Gülen Hoca Efendiye yaptığı dön çağrısı ve Hocaefendinin verdiği duygusal karşılık, bu konuda yapılan değerlendirmeler konusunda yazacaklarımın, güne dair kişisel tespitlerim olarak değerlendirilmesini ve yanlış anlaşılmamasını temenni ederim.
Hocaefendi dönmeyecektir. Daha doğrusu Rabbi çağırdığında dönecektir. Başbakandan önce de kendisine çok çağrı yapılmıştır. Bu çağrıyı yapanların, samimiyeti konusunda şüphe yoktur. Hele kendisini seven milyonların çağrısı konusunda söylenecek bir söz yoktur.
Hocafendinin defalarca ifade ettiği gibi, dönmek konusunda kendisinin de arzulu olduğu bilinmektedir. Vatan hasretini dile getiren konuşma ve şiirleri, hatta en son konuşması bile ne kadar fazla dönmek istediğini ifade eder niteliktedir.
Bütün bunlardan çıkaracağımız sonuç, dönmeme nedeninin kişisel olmadığıdır. Nasıl gitmeme nedeni kişisel değil idiyse, dönmeme nedeni de kişisel değildir.
O zaman dönmeme nedenlerini kişisel olmayan, hizmetle ilgili olan nedenler içinde arayabiliriz.
Birincisi, hizmetin global bir kimlik kazanmasıdır. Hizmet erbabı, hizmeti Türkiye’den yönetilemeyecek oranda büyük olarak görmektedirler. Dolayısıyla dünyanın yönetildiği bir merkezden yönetilmesi ve Hocaefendinin burada kalması gerekmektedir. Aslında ilk gidiş de bu nedenle olmuştu. Türkiye’de değişken şartlar içinde böyle büyük bir hareketi yönlendirmek mümkün görülmedi. Açılmış olan davalar sadece bu kararın gerekçeleri oldu. Sonuçlara bakıldığında da bu kararın hizmet açısından önemi, değeri ve tutarlılığı daha iyi anlaşılacaktır.
İkincisi, Hocaefendi her ne kadar bir Türkiye sevdalısı olsa da, bütün hizmetin insan ve diğer kaynakları Türkiye olsa da, iç politikanın acımasızlığı, son zamanlarda oluşan siyasi karışık ilişkiler, hizmetin ana damarı olan eğitim ve hayri hizmetlere zarar verebilecek ayrışmalar oluşturabilir. Hocaefendinin dönmesi, böyle kısır ve zararlı bir tartışmanın içine çekilmesine neden olabilir.
Üçüncüsü, bizde tarikat, cemaat ve siyaset işleri birbirine karışmış ise, gizem, ulaşılamaz olma daha fazla ilgi çeken bir durumdur. Kısaca herkesin her gün gördüğü, yakından takip ettiği birisi ile uzakta olan ve çok az bilinen birisi arasında merak ve ilgi bakımından oluşan fark büyüktür. Bazen bu gizem, hareketi asıl yönlendiren ve karar alanların da ellerini rahatlatır. Hocaefendinin dönmesi halinde en küçük meselelerde bile kendisine ulaşılacak ve sorular sorulacaktır. Hizmetin işleyiş tarzına uygun olmayan bir durum ortaya çıkacaktır. Nitekim kısa bir süre önce hükümet-cemaat denkleminde yapılan tartışmalarda, kimin cevap vereceği uzun süre beklenmiştir. Açıklama bir merkezden yapılmış olmasına rağmen, karar alıcı merkezin yine de orası olmadığı, açıklamaların içeriğinden anlaşılmıştır. Devasa büyüklükteki bir topluluğu bir amaç etrafında tutmanın, verilen kararları ve uygulamaları en uç noktadaki bireye kadar kabul ettirebilmenin en akılcı yolu budur. Sadece dışa karşı değil, iç bünyenin de tutkalı olarak böyle bir yöntem benimsenmiştir. Dönmesi halinde Hocaefendi sırf bu nedenlerle bile tartışmaların içine çekilecektir.
Hocaefendi yaşadığı sürece bu sistemin devamı hizmetin amaçlarına uygun düşmektedir. Bu nedenle de çok istemesine rağmen, hizmetin geleceği için Hocaefendi dönmeyecektir.