
HAYDİ, ÇOCUKLAR CAMİYE
Bu yıl Camiler haftası 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanacak.
Her yıl farklı bir konunun öne çıkarıldığı haftada bu kez "Cami-Çocuk Buluşması" ve "Din Hizmetlerinde Gönüllülük" temaları tercih edildi.
Kutlamaların resmi programına bakılınca, camilerin resmileştiği görülüyor. Türkiye’deki laikliğin garip sonuçlarından biri bu olsa gerek. Cemaatsiz bir camiler haftası. Camiyi resmi kurum haline getiren bir soğuk program.
Haksızlık etmeyelim son birkaç yıldır Diyanet işleri Başkanlığı daha fazla sivilleşti. Yine de gelinen nokta yetersiz.
Bu yıl seçilen konulara bir bakalım. "Cami-Çocuk Buluşması" teması iyi seçilmiş. Çocukların camiye gitmesi için ana sebeplerden biri olan “Yaz Kur’an” kurslarında 12 yaşından küçükler için yasak yeni kaldırıldı. Oysa 12 yaşından küçükler için caminin bir sembol olarak önemi biliniyor. Şu halde bile çocukları camiye cezp edecek bir yenilenme mevcut değil. Cami neredeyse namaz dışında kullanılmayan boş bir mekândan ibaret. Eğer bu yıl sadece panellerde konuşacak ve çocukları camiye getirecek yenilikler üretmeyeceksek, kendi kendimize konuşmuş, laf olsun kabilinden bir iş yapmış oluruz.
Okullarımızda hala bir camiyi gezmek, çocuklara cami hakkında bilgi vermek “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” kapsamına girmiyor mu bilemiyorum.
Ailelerin ve görevlilerin çocuklara camiyi tanıtmaları ve sevdirmeleri gerekiyor. Bunu gerçekleştirecek programların Müftülüklerce senenin tümüne yayılarak yapılması doğru olacaktır.
Seçilen diğer konuya , "Din Hizmetlerinde Gönüllülük"konusuna gelince, yine iyi seçilmiş bir konu. Yakın zamana kadar bu gönüllülük pek istenmiyordu. Henüz tam olarak istendiği de söylenemez. İnsanlar bu gönüllü faaliyetlerini cami dışında bir yerlerde yapmaya çalışıyorlardı. Camilerin kürsüleri boş kalmıştı. Merkezi vaaz uygulaması ile naklen bir camiden ve tek bir ağızdan vaaz yapılıyordu.
Hala bu sistemin devam ettiğini söyleyebiliriz. Ramazanda birkaç camide gönüllüler kürsülere çıktılar. O camilere ayrı bir hava geldi. Ramazan bitince her şey eskisine döndü.
Kayseri’de cami kürsülerinde gönüllü hizmet edebilecek çok sayıda yetişmiş insan var. Onlar yıllarca bu kürsülerden uzak tutuldukları için kenardalar. Müftülükler de başımız ağrımasın düşüncesiyle eski sistemin devamında fayda görüyorlar. Yenilikler çok yavaş işliyor. Hutbeler belki merkezden gelmiyor, ama hocalar kendi hazırladıkları hutbeleri de okuyamıyorlar. Yılların verdiği rahatlıkla imamların cemaate sohbet konusunda çok istekli oldukları da söylenemez.
Camilerin toplum için yeniden merkezi bir yer ve öneme sahip olması için belirlenen konular üzerinde ciddiyetle durulmalı ve pratik programlar yapılmalıdır. Yapılan program ve getirilen yeniliklerin uygulamaya geçmesi için de sözde kalmaması gerekir.
Başka şehirlerde uygulamanın nasıl olduğunu bilmem imkânsız. Kayseri’de bütün bunların oturması için bugün var yarın belki var müftüler yerine uzun süre kalacağı düşünülen müftülere ihtiyaç var.
Nursaçan gibi şehrin tüm nesilleriyle, uzun süre şehre damgasını vuran bir müftüden sonra, şehrin bu alandaki en büyük ve acil sorunu bu olsa gerek.