
TÖRENLERDE UNUTTUĞUMUZ ÇOCUKLARIMIZ
Resmi Bayramların kutlamalarına yönelik bir çalışma yapıldığı duyuruldu.2011 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda kutlamaların Genelkurmay Başkanı yerine Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmesine yönelik düzenlemenin ardından resmi bayram kutlama ve tören sisteminde daha kapsamlı bir değişikliğe gidilmesine karar verildi. Cumhurbaşkanlığınca yürütülen çalışma çerçevesinde 12 Eylül darbesinin ardından 1981 yılında yeniden düzenlenen Cumhuriyet Bayramı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı ile Zafer Bayramı Kutlama Törenleri ile bu törenleri düzenlemek ve yürütmekle görevli resmi-özel bütün kurum ve kuruluşların faaliyetlerini belirleyen yönetmelik masaya yatırıldı. Askeri yönetime bağlı hükümetin kararıyla yürürlüğe konulan yönetmelik yerine yeni bir yönetmelik çıkarılmasının yanı sıra kutlamaların ve törenlerin 1940’lı yılların otoriter yönetim anlayışının ritüellerinden kurtarılması konusunda görüş birliğine varıldı. Gerekli görüldüğü takdirde kutlama ve tören sistemini düzenleyen yasanın değiştirilmesi formülü de seçenekler arasına alındı.
Bunun üzerine CHP hemen harekete geçti. CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil ve Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap imzasıyla 81 il başkanına gönderdiği mektup aracılığıyla herkesi Cumhuriyetin sembollerine sahip çıkmaya çağırdı. “AKP’nin iktidar sürecinde ve giderek artan bir biçimde, Türkiye’nin birliğini temsil eden sembollere karşı bilinçli bir saldırı kampanyası sürdürülmektedir. 19 Mayıs törenlerinin iptali kararı, bu bilinçli kampanyanın sadece bir parçasıdır” denilen mektupta, “Bu kararı alanların akıl hocaları, Atatürkçülüğü hakaret olarak kabul edenlerdir. Cumhuriyetin bütün sembollerine faşist iftirasını atanlardır” değerlendirmesi yer aldı.
Bu çağrıya uyarak illerden de açıklamalar geldi. CHP İl Başkanı Ayhan Gülsoy “Cumhuriyetin okullarında okumuş, Atatürk devrim ve ilkeleri ışığında büyümüş ne kadar Milletvekili varsa; ister iktidar partisine isterse muhalefet partilerine mensup olsun; herkesin bu çarpık tutuma karşı çıkması gerekir. Sayın Bakan unutmasın ki, halkımız bayramlarımızın kutlanmasından hiçbir zaman şikâyetçi olmamıştır. Bayramlarımız yalnızca gösteri yapılan günler değil; ulusal dayanışmanın, dostluğun, kardeşliğin pekiştiği, şahlandığı günlerdir. Belli ki Sayın Milli Eğitim Bakanı işin bu yönünü dikkate almamaktadır.” Diyerek Milli Eğitim Bakanını hedef alan bir açıklama yaptı.
Hepimiz bu törenleri yaşayarak bugüne geldik. Hatta o hale geldi ki, yaşadıklarımız normal gelmeye başladı. Bir değişiklik fikri anormal geldi. Ancak dünya küçülüyor. Bizim görmediğimizi, göremediğimizi başkaları görüyor, zaman zaman da bizim gözümüzün içine sokuyor. Nasıl biz Kuzey Korelilerin ağlama korolarını komik buluyor isek, bizim bazı tören şekillerimizde başka insanlar tarafından komik bulunuyor. Kırklı yılların Faşist ve Komünist ülkelerinin gösteri ve törenlerini halen devam ettiren birkaç ülkeden biriyiz. Üstelik demokraside bir şu kadar yol almışken aynı alışkanlıkları sürdürme arzusu, tutuculuktan öteye geçmez. Bu tutucu ve gerici ritüelleri bazı değerleri kalkan yaparak savunmaya çalışmak da faydasızdır.
Bu törenlerin milli bir ruh oluşturması da söz konusu olmamıştır. Törenlerde unuttuğumuz ve uyuttuğumuz çocuklarımıza bu törenler hangi milli ruhu vermektedir. Törenlerin şekilleriyle, bayramların da karıştırılmaması gerekir. Millete bayramlarını özgürce kutlama imkânı vermeyen resmi törenlerin bizatihi bir ruhu yoktur. Soğuktur, sıcaklığa ve dayanışmaya imkân vermez.