
SİVİL TOPLUM SİYASET ÜSTÜ OLMALI
Siyasi partiler, özellikle iktidar partisi sivil toplum örgütlerini de kontrol altında tutmayı arzu edebilir. Hatta yan kuruluşlar adı altında sendika dernek ve vakıflar kurmayı göze alabilir. Özellikle geniş tabanlı yarı resmi örgütler olan odalar, partilerin daha fazla iştahını kabartabilir. İktidar ve muhalefet kendilerinden yana tavır koymalarını isteyebilirler. Bunun için yönetimleri ele geçirmeye çalışabilirler. Yöneticileri etki altına almaya çalışabilirler.
Bunlar görülmemiş şeyler değiller. Hem ülke genelinde hem de yerel anlamda çok şeyler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor.
Sivil toplum yöneticisi, bir açıklama yaptığında kendi adına yapılmış bir açıklama olmaz. Bir parti lehine veya aleyhine yapılan bu açıklama, tabanda doğru kabul edilmeyebilir. Yanlı bir tavır alan yönetici, mensuplarının haklarının mı yanlısı oluğu partinin çıkarının mı yanında duracaktır?
Böylesi tavırlar örgütlerin gücünü zayıflatır. Pazarlık gücünü azaltır. Etkisizleştirir. Katılımcı demokrasi için gerçek anlamda sivil toplum örgütlerine ihtiyaç vardır. Başlarında olan kişilerin değil örgütlerin güçlü olması lazımdır. Örgütler siyasete atlama taşı olarak kullanılmamalıdır. Siyasetin de bu tür talepleri alırken demokratik yapıyı zedeleyeceği gerçeğini göz önünde bulundurmalıdır.
Yukarıda anlattıklarımı doğrulayan bir örneğin Oto Sanatkârlar Odasında yaşandığını görüyoruz. Şu an yönetim kayyuma devredilmiş durumda. Başkanın yönetimindeki asil ve yedek tüm yönetim kurulu üyeleri istifa ettiği için olağanüstü bir kongreye gidilecekmiş. İstifalar yaşanmadan önce neler yaşandığına vakıf değilim. Başkan yeniden aday olacağını söylüyor. Demek ki, başkanla, üyeler arasında bir anlaşmazlık var.
Sebepleri bilmemekle beraber, esnafın tahmini benim anlattıklarımla uyuşuyor. Başkan Belediye Meclis üyeliğine seçilmiş. Koltuğunda iki karpuz var. Büyük bir ihtimalle, üyeler de aynı partinin taraftarları olmalarına rağmen, istifa etmişler. Parti açısından da, belediye açısından da, esnaf açısından da can sıkıcı bir durum var.
Bu olayı yok sayarak düşünelim. Falan belediye meclis üyesi, yönetiminde olduğu odanın mensuplarının bir talebi ile görev aldığı belediyenin bu hizmet talebini geri çevirmesi halinde, nerede duracaktır? Denilebilir ki, aksine işler daha iyi görülür. Talepler daha çabuk iletilir. Oysa içerdeki kişi artık talep eden değil, taleplere bakan kişidir. Çelişkili bir durum vardır. Dengeleri sağlamak kolay değildir. Tıpkı bir koltukta iki karpuzu taşımanın kolay olmayışı gibi. Hem içeriyi, hem de dışarıyı idare etmek sorunları çözmez. Bir yerden patlak verir. İki taraftan biri kendilerinin oyalandığını düşünebilir. Sorunlar çıkar.
Aynı kişi farzı muhal her iki kurumdan aldığı kamusal gücü diğeri için kullanmaya ve kendi çıkarları için kullanmaya kalkışırsa daha da vahim bir durum ortaya çıkar. Hem üyesi olduğu mecliste, diğer üyelerden farklı haksız bir güce sahip olur, hem de başkanı olduğu örgütten kendini daha güçlü görme eğilimi gösterir. Bu da kabul edilebilir bir durum değildir.
Kısaca hem sendika yöneticisi, hem parti yöneticisi, hem oda başkanı, hem siyasi bir görev birlikte hoş kaçmamaktadır. Yasal bir engel yoktur, etik engeller çoktur. Her iki işi ayrı ayrı yapacak çok insan vardır. Böyle kararlar verilirken iki kere düşünülmelidir.