YAZMAK VE OKUNMAK

YAZMAK VE OKUNMAK


Yine kötümserlik mevsimindeyim. Kendi kendimi hesaba çekiyorum. Geçenlerde Şair bir arkadaş Okur ve Yazar Okulunda “şiir bir ihtiyaçtır” demişti. Yazmak da bir ihtiyaç mı acaba?

Şair, kimse okumasa da kendine söyler? Kimse anlamasa bile söylediklerinin içine dönük bir anlamı vardır. Yine de bilinmek ister. Şiirlerinin başkaları tarafından okunmasını ister.

Ya benim yazdıklarım? Ben niçin yazıyorum? Benim yazdıklarım bana ne söyler? Bu köşede bir şeyler yazarak, kendi kendimi mi kandırıyorum? Birilerine bir şeyler söylediğimi mi sanıyorum?

Gün geliyor öyle duygular yaşıyorum ki, havanda su dövdüğümü, boşa kürek çektiğimi düşünüyorum. Yazdıklarımı bir kere daha okuyorum. Bu yazıların muhatapları olmalı, bak ne güzel yazmışım diyorum, sonra kim okuyor ki sorusu, sözlerimin bütün inandırıcılığını yok ediyor.

Bu şehirde bunca yönetici, siyasetçi, gazeteci var. Normalde bir köşe yazarının bütün bunlarla ikili ilişkileri olur. Normalde bir köşe yazarını bu kesimler okurlar.

Yazılarımın bu kesimlerce okunup okunmadığını gerçekten bilmiyorum. Hatta okunmadığını düşünüyorum. En azından çeşitli vesileler içinde okunduğunu hissettirecek cevaplar, sorular olur. Önerilere veya tenkitlere cevap verilir. Uzun süredir yazıyorum, böyle bir geri dönüş yaşamıyorum.

Kendimi eleştiriyorum. Ulusal konularda yazıyorsun. Bunlar zaten ulusal gazetelerde yazılıyor. Onları okumak varken seni niçin okusunlar? Ülke meselelerinin ulusalı ve yereli olur mu diye kendi kendime cevap veriyorum. Anadolu’dan birilerinin bu konulardaki görüşlerinin de söylenmesi ve bilinmesi gerekmez mi diyorum.

O zaman yazdıklarımın fikri bir değeri yok diye kendime yükleniyorum. İçimden bir ses, hakaret ve dedikodu bile değer taşırken ve okunurken senin yazdıklarının hiç mi değeri yok diye cevap veriyor.

Bu konularda etrafıma dert yandığımda, aldığım cevap beni çok da tatmin etmiyor, biraz teselli etmek için söylenmiş geliyor. Diyorlar ki, bizim okuyucularımız sessizdir. Okurlar ve bir kenara korlar. Tepkisizdirler. Gürültü çıkarmazlar. Yazılar mutlaka okunuyordur.

Geçen sefer yazılarıma ara verdiğimde, yolda karşılaşan bir dost, yazımı okuduğunu söylemişti. Bunu söylediğinde belki yazmayalı altı ay olmuştu.

Aynı duyguları radyoda iken de yaşamıştım. Sürekli programlar yapıyor ve konuşuyordum. Kafamdan bu sözler birçok eve iş yerine gidiyor, insanlar dinliyorlar, yararlı oluyorum diye geçiriyordum. Radyoyu bıraktığımda o birçok dinleyenimin beni soracaklarını sanıyordum. Aradan bunca zaman geçti, soran olduğunu sanmıyorum.

Bu düşüncelerimi sesli olarak sizlerle paylaşıyorum. Maksadım övülmek isteği sanılmasın. Belki bilinmek istiyorum. Belki farkındalık arıyorum. Bunun için eleştirilmek, hatta mahkemeye verilmek bile kötümserliğime ilaç olabilir.

Özellikle sorumlu makamlarda olanların “yok” hükmünde bir tavırla yaklaşımları rahatsız ediyor. Bir de benim hissettiklerimi başkaları da hissettiler mi diye merak ediyorum.

Sizce, inadına havanda su dövmeye devam etmeli miyim?

Google+ WhatsApp