MELE VE MEDRESE

MELE VE MEDRESE


Benim bildiğim kadarıyla “mele” değil “melle” diyorlardı.”molla” kelimesinin Kürtçe söylenişi olmalı. Doğuda hala var olan az sayıda medresede dini eğitim almış olan kişilere bu unvan veriliyor.

Medreseler kapatılmış ve yasaklanmış olmasına rağmen az sayıda insan hayatları pahasına buraları yaşatmaya çalışmışlar, çoğu zaman büyük acılar da çekmişler. Özellikle Arapça konusunda geleneksel eğitim yöntemi içinde yetişmiş insanlar daha sonra alanında akademik unvanlar almışlardır. Eğitimlerine okullarda devam etmeyenler ise mele olarak toplum içinde kalmışlardır.

Diyarbakır’da görev yaparken hizmetlilerden birini melle diye çağırıyorlardı. Meğer gerçekten melle imiş. Medresede dini eğitim almış. Ancak bir okulda hizmetli olarak maişetini kazanmaya çalışıyordu. Yeni göreve başlamıştı ve dört çocuğu vardı. Onun hikâyesi çok uzun. PKK sempatizanı olduğu için tutuklanan kardeşini ziyarete giderken yolda trafik kazası geçirmiş ve hayatını kaybetmişti. Benim bildiğim tek melle o değildi. İlk tanıdığım oydu. Nasıl hayatın zorlukları içinde olduğunu görmüştüm. Bu aynı zamanda medreselerin nasıl ve niçin ilgisiz kaldığını ve gönüllülerin kendi çabalarıyla ayakta kaldıklarını da gösterir. Medreseyi bitirmek o bölgede bile ne saygınlık, ne de ekmek demek değildi.

İkincisini burada tanıdım. O da doğudan gelmişti. Müderristi. Gerçek bir ilim adamıydı. İcazet verecek kadar ehil bir insandı. Birkaç öğrencisi vardı. Her gün onlara ders vermek için ilerlemiş yaşına rağmen gelirdi. Büyük bir nezaket ve tevazu örneğiydi. Hala aynı yere ilerlemiş yaşına rağmen aksatmadan geliyor ve bir ibadet vecdiyle öğrencilerini eğitiyor.

Eğitimimin birçok safhasında fırsatlar olmasına rağmen medrese eğitimi almamamı affedemiyorum. Biz işin edebiyatında artistliğinde olduk. Bizimle beraber yürüyen bazı arkadaşlarımız diz çöküp eğitim aldılar ve bugün birer bilim adamı oldular.

Bütün bunlara nereden geldik? Diyanet İşleri Başkanlığının bir açıklaması oldu. Bin kadar “melle”ye kadro vereceklermiş. Bu konu siyasi tartışmalara neden oldu. BDP, sanki bu mellelere sahip çıkıyormuş da devlet bu yolla onların önünü kesiyormuş gibi görerek, bunu bir asimilasyon projesi olduğunu söyleyerek karşı çıktı. Diğer partilerin de karşı olmaları için başka gerekçeleri var.

Oysa olayın insana dönük bir yönü var. İnsanlar din konusunda bilgisizler ve onları bu konuda aydınlatacak kişilere ihtiyaç var. Medreseler asırlar boyunca bu hizmeti yapmışlar. Kapatılınca da büyük bir boşluk oluşmuş. Gönüllü olarak bu eğitimi alanlar da eğer okullarda eğitimlerine devam etmemiş iseler aç ve çaresiz kalmışlar.

Bu proje ile hem geleneğin devamına imkân sağlanıyor, hem de bilgisizliği giderecek bir formül bulunuyor.

BDP’nin asıl karşı çıkma nedeni de bu olmalı. Terörün ve bölücülüğün panzehirinin din olduğunu biliyorlar. İnsanların dinlerini öğrenmesini istemiyorlar.

Yine de bunun tam bir çözüm olduğu söylenemez. Aslında medreseler için yasal bir statü oluşturmak gerekir. Yeni anayasa ile birlikte bu doğrultuda da adımlar atılmalıdır.

Daha da ilerisi düşünülmeli, sade kendi ülkemiz için değil, bölgedeki tüm Kürtlerin eğitimi için de güçlü bir eğitim merkezi oluşturulmalıdır. Bunun için hala en iyi alt yapıya biz sahibiz. Elimizdeki değerler bir bir fani olmadan, acele etmeliyiz

Google+ WhatsApp