
TARİHE İLGİ NİÇİN BU KADAR ARTTI?
Tarih kitapları, tarih konulu romanlar, hikâye kitapları çok satıyor. Tarih konulu diziler daha çok izleniyor. Fetih 1453 tüm zamanların rekorunu kırdı.
Bunun nedenlerini araştırmak ve buna göre çözümler üretmek bilim adamlarının işi. Siyasetçiler, siyaset bilimciler, sosyologlar, kamuoyu araştırması yapanlar bu konuyu enine boyuna araştırmalı.
İlginin artmasıyla ilgili benim düşündüklerim bir bilgiye dayanmamaktadır. Toplumumuzu gözlemleyerek yaptığım tahminlerimdir.
Tahminlerimden birincisi, yalan tarihin toplumda oluşturduğu hayal kırıklığı ve gerçeğe olan açlıktır. Okullarda okutulan tarihin neredeyse tümünün yalan olduğu artık gizlenemez olmuştur. İnsanların bizzat yaşadıkları dönemlerle ilgili bile yanıltıldıklarını anlamaları gerçeği aramaya sevk etmiştir.
İkincisi, özellikle dizi ve sinema eserleri ile sürekli Amerikan tarihi ve kahramanları izlemekten gına gelen toplumun, kendi tarihi ve kahramanlarına duyduğu ilgidir, istektir.
Üçüncüsü, toplumun son yıllarda yeni bir öz güvene ulaşmış olmasıdır. Ekonomik olarak büyüyen, dışarıda daha fazla etkili olan, uluslar arası olaylara müdahale edebilme imkânına kavuşan toplum bireylerinin, geçmişin güçlü dönemleriyle kendilerini özdeşleştirme ve geçmişinden de güç alarak var olma arzusunu göstermesidir.
Dördüncüsü, toplumun batıcı, mandacı, başka kültürlerin taşıyıcısı bir devlet tahakkümünden kurtularak, daha demokratik ve değerler açısından daha muhafazakâr bir yapıyı özümsemeye başlamasıdır. Devletin merkezde olduğu bir ekonomi yerine, üreten ve zenginliğin yaygınlaştığı, yeni bir orta sınıfın oluşup, siyaseti dizayn ettiği bir değişimin gerçekleşmesidir.
Beşincisi, bilimin, sanatın ve edebiyatın maddeci, Marksist bir tekelin kontrolünden yavaş yavaş çıkmaya başlamasıdır. Anadolu insanının, kendini, kendi dünyasını ve medeniyetini yeniden keşfetmeye yönelmesidir.
Bu saydıklarıma sizler de eklemeler yapabilirsiniz.
Başka milletlerle ve coğrafyalarla tanışan insanımızın kendisinin farkında olmadığı özellikleriyle, başkalarının gözünden ve değerlendirmelerinden yüz yüze gelmesi, başlangıçta bir şaşırma duygusu verse de, daha sonra bunun derinliğini görme imkânı doğurmaktadır. Kendisinin ilk defa ayak bastığını zannettiği coğrafyalara, atalarının kalıcı eserler bıraktıklarını ve bunların hep minnetle anıldığını gördükçe, slogan olarak tahkir etmeyi öğrendiği atalarının tarihine merakı artmaktadır. Karşılaştığı gerçekler ise onu daha fazla kendine bağlamaktadır.
Bu ilgiyi hayra yormak ve hayra yöneltmek gerekir. Kuru bir milliyetçilik ve hamaset kolaycılığına kurban edilemeyecek bir değişimden bahsediyoruz.
Tarihimizin, kültür ve medeniyet olarak, bugüne söyledikleri, sadece bir sözden ve temaşadan ibaret kalmamalıdır. Uzun süredir uzak durduğumuz kendi medeniyetimizin yeniden inşası için bir başlangıç ve fırsat olarak görmeliyiz.
Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Fatih’i, Süleyman’ı, Çanakkale’yi birbirini tamamlayan değerlerin zirveleri olarak anlamak ve yaşamak, tarihi doğru olarak yeniden keşfetmek olacaktır.
Tarihe ilginin artmasına en çok da bu nedenle sevinmeliyiz.