
SUSTURAMADILAR
28 Şubat döneminin en önemli direnç noktalarından biri de gazeteler oldu. Darbeciler nasıl gazeteleri ve televizyonları kullandılarsa, direnenler de az sayıdaki gazete ve televizyonla direnç gösterdiler. Yaygın basın içinde Vakit Gazetesinin ve yazarlarının önemli etkileri oldu. Ülke çapında yapılan eylemlerin duyuruları gazete vasıtasıyla yapıldı. Gazetenin yazarları çağrıldıkları her yere giderek aydınlatıcı konuşmalar yaptılar. Sivil direniş için yasalarda var olan hakların kullanılmasını sağladılar. Milletin değerlerine yapılan saldırılara cevaplar verdiler.
Kayseri’de ise çok kıt imkânlarla yayınını sürdüren Kayseri Gündem gazetesi ve ismi gazeteyle bütünleşen Mehmet Uğurlu bu dönemin direniş merkezlerinden biri oldu.
Bildiğim kadarıyla gazete ve Uğurlu hakkında sayısız davalar açıldı. Bunu şuradan biliyorum. Uğurlu bunlardan bahsetmez. Benimle de ilgili olanları olduğu için söz arasında söylediği için öğrendim.
Gazetede ben de yazıyordum. Devlet memuru olduğum için de kendi ismimle değil, müstear bir isimle yazıyordum. O zaman nasıl bir cahil cesareti ise, üstelik gündelik siyaset ile ilgili yorumlar yapıyordum.
Arada bir Uğurluya soruyordum. Yazdıklarımla ilgili sakıncalı bir durum var mı diye, o devam diyordu. Ben de yazmaya devam ediyordum.
O zaman meşhur bir 312.madde vardı.163.141.142 kaldırılmıştı. Yerine 312 inşa edilmişti. Her konuşma her yazı nasıl oluyorsa bu maddeye girdiriliyor ve dava açılıyordu. Konuşmak, yazmak, fikir resmen suç olmuştu.
Meğer Mehmet Uğurlu bu dönemde üç tane de benim yazım için ifade vermişti. Bana asla hissettirmemişti. Bu yazılar benim diyerek sorumluluğu üslenmiş ve davanın muhatabı olmuştu. Bunu ben çok sonradan öğrendim.
312 ile ilgili yazı yolu ile açılan davalar bir yasa değişikliği ile düştüğü için sanırım, bu davalar da kendiliğinden düşmüştü.
Öyle yazdıklarımızın aşırı ifadeler taşıdığını falan düşünmeyin. Efendilerin uygulamalarına aykırı ise, dava açılması için yeterli oluyordu. O yazılardan birini hatırlıyorum. Kız çocuklarının başörtüsü dolayısıyla okumalarının engellenmesini ve karşılaştıkları zulmü, ailelerin bundan duydukları üzüntüyü, cahiliye döneminde kız çocukları olduğu için utanan kimselere benzetmiştim. İşte DGM’lik olan yazılardan birisi buydu.
Haksızlığa uğrayan birinin sesimi duyan var mı diye haykırması kadar, sesimi duyuran var mı haklı beklentisi de vardır. Gazete mazlumların sesi olmayı devam ettirerek bu görevi yerine getirdi.
O dönem normalde tüm basının aynı tavrı göstermesi beklenirdi. Tam tersi oldu. Yerel bazda da çok az kalem güçlüler karşısında mazlumun yanında yer alabildi. Çoğunluk akıntıya kürek çekti. Onurlu bir duruş sergileyemedi.
Nasıl bütün çabalarına, açtıkları davalara ve baskılarına rağmen Vakit’i susturamadıysalar, Kayseri Gündem Gazetesini de susturamadılar.
Başka bir gazetenin sütunlarından,28 Şubat’ın hesaba çekildiği bir zamanda, bir hakkı teslim ederek bu yazıyı yazmayı bir görev ve hak şinaslık olarak görüyorum.