
ŞİMDİ NE YAPILMALI
Gelinen bu noktada, öfkeyi bir kenara koyarak ne yapılması gerektiğini düşünmeliyiz. Bazen aklıma gelen şeyleri yazmakta tereddüt ediyorum. Sen kimsin diyorum, ne bilirsin, dağda bir gece kaldın mı? Bir çatışma ortamında bulundun mu? Sonra ne biliyorsun? Her bilgi kendisine gelen Başbakan’dan iyi mi bileceksin? Sorular sorulara ekleniyor. Yine de yazmak istiyorum. Bazen işin içinde olanların görmedikleri, dikkatlerini çekmeyen bir ayrıntı olabilir. O ayrıntı çözümün yolunu açar.
Şu an ister kabul edelim, ister etmeyelim, bölgede kurtarılmış bir alan var. Bu alan genişletilmeye çalışılıyor. O bölgede inisiyatif terör örgütüne geçmiş. Vatandaş devletin kendini koruyamayacağı zehabına kapılmış. Güvenlik güçleri ancak kendilerini koruyabiliyorlar. Farklı renklere, dindar gruplara hayat hakkı bırakılmamış. Örgüt uzantıları biraz da bundan cesaret alarak özerklik ilan etmeye kalkıyorlar.
Bu noktadan sonra, sözle, barışla siyasetle terörü ortadan kaldırmak veya geriletmek imkânı mevcut değil. Orada insanların güvenlik sorunları var. O insanlara güven, adalet vermek ve güçlü devlet imajını tazelemek gerekiyor. İnsanlar haklıdan yana olmayı isterler, ancak güç bazen bu dengeleri bozar, güçlüden yana olurlar. Sıradan insanların güç karşısında direnmelerini beklemek olmaz. Güçten ve güçlüden yana olarak hayatta kalmaya çalışırlar. İstemeseler de bunu yaparlar. Şu anda oradaki tek güç terör örgütüdür.
Önce bu gücü kırmak, etkisiz hale getirmek zarureti bugün daha fazla hissedilmektedir. Ama nasıl? Daha önce denenmiş yöntemler sonuç getirmemişti. Aynı yöntemlerle bir sonuç alınabilir mi? Daha önce kullanılan araçlar, yine kullanılarak bir yere varılabilir mi?
Ben hep düşünmüşümdür. Bizim ordumuz ve gücümüzle eğer istenirse, kandil diye bir yer olamaz. Gazetecilerin ellerini sallayarak gittikleri ve hedef olarak yeri belli olan bir alan veya cepheye karşı başlatılacak bir harekâtın sonuçsuz kalması düşünülemez. Tam da benim düşündüğüm daha önce acaba sonuç alınmak istenmedi mi sorusudur. Ek olarak sonuç alınabilecek bir harekât kabiliyeti ve kurmay planı şimdi yok mu sorusudur. Artık bu şer odağının beynini dağıtmak zamanı gelmedi mi? Beyninde kıyamet sahneleri yaşatılan bir hareketin, dağlarda ve kentlerde kalan uzantılarını süpürmek zor olmayacaktır.
Bölgede Kürtleri rehin almış, bir silahlı güç mevcuttur. Kürtler dağlarda, kentlerde rehindirler. Kentlerde yasal zeminleri kullanarak, yer yer devletin güç ve imkânlarını da kullanmak suretiyle oluşturulmuş milis güçler, korku ortamları oluşturmaktadır.
Terörle bağlantısını kesmeyen bir siyasi hareket, halkının meşru temsilcisi olamaz. Tercihini terör örgütünün temsilcisi olmaktan yana yapmış, kendine meşru zeminler dışında yer arayan bir siyasi hareket sorunun çözümüne katkı sağlayamaz, muhatap olarak alınamaz.
Önce, vatan topraklarında meşru güçler dışında bir silahlı gücün varlığına son verilmeli. Halkın, Kürtlerin can ve mal güvenliği sağlanmalı, sonra sorunları konuşacak meşru siyasal güçler ortaya çıkacaktır. Onlarla her türlü çözüm aranmalıdır.
Hep siyasal çözüm dedikten sonra askerlerin söylediği güvenlik öncelikli çözüm noktasına geldiğimizin farkındayım. Ancak burada da bir farkı belirtmeliyim. Güvenlik konusu yalnızca askerlere bırakılmaz. Bunun sakıncalarını geçen otuz yılda gördük. Eğer bir harekât yapılacaksa bu, bir sivilin sorumluluğunda olmalıdır. Sonuç alınıncaya kadar da sürmelidir.