
VİCDANİ RET
Son günlerde askerlikle ilgili konular tartışılıyor. Bedelli, Zorunlu, Profesyonel askerlik tartışmalarına vicdani ret konusu da eklendi.
Önce bedelliden başlayalım.”Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir” sözleri olan eski bir türkümüz bile vardır. Özellikle yakınlarını şehit vermiş olanlar ve gaziler, böyle bir uygulamanın kendilerini yaraladığını ifade etmektedirler. Terörle mücadelenin yoğun yaşandığı böyle bir dönemde bedelli uygulamasının uygun olmayacağı da söylenmektedir. Öte yandan Nato’nun ikinci, Avrupa’nın birinci büyük ordusuna sahip olduğumuzu ve bu kadar büyük ve de hantal bir yapıyı daha fazla taşıyamayacağımızı ileri sürenler de vardır. Onlar psikolojik bazı etkiler dışında bedelli uygulamasının bir eksiklik yaratmayacağını ifade etmektedirler.
Zorunlu askerlik konusu da tartışılmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde zorunlu askerliğin kaldırıldığı, ülkemizde de kaldırılması gerektiği söylenmektedir. Daha küçük ve daha etkili, daha fazla teknoloji kullanan ve profesyonel bir ordunun daha fazla başarılı olacağı iddia edilmektedir. Zorunlu askerlik anlayışının “askeri vesayet” oluşturduğu ve demokrasiye zarar verdiği belirtilmektedir. Öte yandan millet olarak “ordu millet” olarak nitelenen tarihi bir geçmişe sahip olmamızın, bizi başka milletlerden ayırdığı ve zorunluluğun devam etmesi gerektiği de görüşler arasındadır.
Profesyonel askerlik konusunda önemli adımlar atılmaya başlamıştır.”Paralı askerlik” olarak da nitelendiği için bazı çekinceler dile getirilmektedir. TSK’nin mevcut haliyle bile omurgasını “paralı askerlerin, subayların oluşturduğu gerçeğinden hareketle, paralı askerlerin “vatansever” olmayacağı görüşü reddedilmektedir.
“Vicdani ret” konusuna gelince; bu konuda milletimizin maşeri vicdanında bir karşılık bulunmadığını düşünüyorum. Çok az sayıda insanın gerçekte “vicdani retçi” olacağını sanıyorum. TSK’de görev almayıp, dağda terör militanı olmak isteyenlerin, böyle bir uygulamayı kendilerine gerekçe yapabilecekleri endişesine de katılıyorum. Bu nedenle “vicdani ret” konusunda bir düzenleme yapılacaksa, kendi şartlarımız gözetilmelidir. AİHM’nin bizden istedikleri de dikkate alınarak uygulamadaki aşırılıklar giderilmeli, bazı batı ülkelerinde olduğu gibi geniş bir “vicdani ret” seçeneği getirilmemelidir.
Askerlikle ilgili düzenlemelerin parça parça yapılmasının, askeri disiplin ve hiyerarşi açısından sakıncalı olduğunu düşünüyorum. Bir bütün olarak ve bir defada tartışılan tüm bu konularla ilgili geniş bir çalışma yapılmalı, uzun süre bu konular tartışma içinde kalmamalıdır.
Özürlü vatandaşlarımızın bile “asker” üniforması giymek için gösterdikleri gayreti dikkate alırsak, zorunlu askerliğin kaldırılması düşüncesi, toplumun çoğunluğunda karşılık bulmaz. Profesyonel askerlikte çağımızın tartışılmaz kabul görmüş bir gerçeğidir. İkisinin birlikte var olduğu bir sistem geliştirilebilir.
Tarihin devlet olarak nitelediği en eski ve en yeni devlet anlayışlarında “savaş” söz konusu olduğunda, cepheye gitmeyi reddetmek “ihanet” olarak görülmüştür.
Ordular, milletlerinin sulh ve sükûnu için oluşturulmuştur. Özgürlük, bağımsızlık ve güvenlik güçle sağlanır ve korunur.
Ordumuzun dostlarına güven, düşmanlarına korku verecek ve caydıracak bir yapıda olması hepimizin dileğidir.