SÖYLENENLER DİNE UYGUN

SÖYLENENLER DİNE UYGUN


Dervişin fikri ne ise zikri de odur denilmiştir. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın erken mesai önerisini bir de başka bir açıdan değerlendirelim. Kendisi ısrarla teklifinin enerji verimliliği açısından olduğunu söylüyor olsa da, sözlerindeki samimiyete inanıyor olsak da, dindar bir kişinin bakış açısından bir daha değerlendirelim.

Anadolu’da köylünün ve esnafın günü sabah namazı ile başlar. Ya da başlardı. Bunun için dinen kuvvetli referanslar vardır. İşlerin iyi gitmesi ve bereketli olması için günün erken, gün doğmadan başlaması gerekir.

Asırlar boyunca insanlar günün doğal aydınlığında çalışmışlardır. Günün aydınlık kısmı çalışmaya, karanlık kısmı istirahata ayrılmıştır. Sade insanlar için değil, birçok canlı için durum böyledir. Dinin hukuku, doğal hukuktur. Böyle bir hayat insan doğasına uygun bir hayattır.

Çağımızda gece ile gündüzün farkı ortadan kalkmıştır. Çalışma ve istirahat için ayrılan zamanlar birbirine karışmıştır. Elde edilen imkânlar ve değişen çalışma şartları, insanın var olan doğal yapısını ve ihtiyaçlarını göz ardı etmiştir. Kurulan sistemler insan merkezli olmadığı için, insan dişli parçalarından biri olarak mevcut duruma uyum sağlama gayreti içine girmiştir. İnsan her türlü şarta kendisini uyarlayabilen yegâne varlık olmasına rağmen birçok konuda tökezleyerek yoluna devam edebilmiştir. Maddi, manevi birçok rahatsızlıkların sebebi insanın kendi doğasına aykırı bir hayat tarzını yaşamaya mecbur kalmasıdır.

Lafı uzatmayalım, Bakan’ın gerekçelerinden daha fazla nedenlerle erken mesai daha uygundur ve doğrudur. Belki Bakanın söylemek istediği de budur.

Başbakan, yapılan zamlar sonrasında yaptığı açıklamada; sigara içmeyin, içkiyi az kullanın, lüks arabaya binmeyin, dedi. Böylece fazla vergi vermeyeceklerini ve etkilenmeyeceklerini söylemiş oldu. Zamlardaki amaç da ekonominin bir gereğiydi. Tüketim azaltılarak, zamlanınca az tüketileceği var sayımıyla, devletin gelirleri artırılarak, beş milyar dolarlık bir artış öngörülüyor, cari açığa bir çözüm bulunacaktı.

Başbakanın dilinde ifadesini bulan üç konu da aslında dinen uygun görülmeyen davranışlardır. Laik bir ülkenin Başbakanı dini referans alarak konuşamaz. Ancak din de hayatın dışında değildir. Bu nedenle biz söylenilenleri dini bakış açısıyla değerlendirebiliriz.

Sigara, hem sağlığa zararlı olması, hem de israf olması dolayısıyla dinen kullanılması uygun olmayan bir üründür. Duruma göre haram olduğu bile ifade edilmektedir. İçki gibi laikliğin doğrudan göstergelerinden biri olmadığı için, Başbakan da dahil herkes rahatlıkla sigarayı bırakın diyebilir, dine uygun olan budur.

İçki, dinen haramdır. Müslüman bir kişinin içki içmesi haram sayılmıştır, günah sayılmıştır. Dinen bir şeyin haram olması halinde gerekçeler değil hükmün kendisi önemlidir. Ancak yasakların da mutlaka sebepleri vardır. İçki yasağının da sağlıktan başlayarak birçok nedeni mevcuttur ve bilinmektedir. Söylenmesi gereken içkiyi azaltın değil, içki içmeyin olabilir.

Yine lüks ve israf dinen yasaklanmıştır. İnsanın ölçülü davranması istenmiştir. İhtiyaçları karşılamak, ancak lüks ve israftan kaçınmak gerekir.

Her iki yetkili de kendi alanları ile ilgili konuşmuşlardır. Biz ise ilk cümlede ifade ettiğimiz gibi kendi fikrimizi zikrettik. Bizim söylediklerimizle, onların söyledikleri arasındaki bağ, konuşulan konudur. Biz başka bir açıdan bakmayı tercih ettik.

Google+ WhatsApp