BU NEYİN KAVGASI

BU NEYİN KAVGASI


MİT yetkililerinin özel savcılıkça ifadeye çağrılması, ardından İstanbul’daki iki emniyet yetkilisinin görevden alınması, gündeme bomba gibi düştü. Gündem bir anda değişti. Gazete manşetleri ve köşe yazıları bu konuyla doldu.

Olay bu kadar sıcak ve bilgiler az iken, yorum yapmak ve kanaat belirtmek kolay değil. Buna rağmen medyada yoğun bir yorum bombardımanı oluştu.

Soru şu: Bu nereden çıktı? Bu neyin kavgası?

Cevaplara göre de yorumlar değişiyor.

Çıkış noktasının KCK operasyonları olduğunu söyleyenler, polisin elde ettiği bulgular arasında MİT’in Oslo görüşmelerine dair bilgilerin ve bazı MİT mensuplarının örgüt içinde yer almalarının neden olduğunu ifade ediyorlar.

Çıkış noktasının demokratik açılım olduğunu söyleyenler, müzakere fikrinin kaynağının MİT olduğunu, bu yolla terörün önlenemeyeceğini, vuruşma ve yok etme yönünde süren terörle mücadeleye zarar vereceği düşüncesiyle MİT’in geriletilmesinin istendiğini ifade ediyorlar. Uludere olayı sonrasında MİT’in suçlanmasını da buna bağlıyorlar.

Çıkış noktasının savcıların özel yetkileri olduğunu söyleyenler, politika belirlemede, daha önceleri hükümetler üzerinde etkili olan askeri kanadın yerini emniyet ve savcıların aldığını ve bunun bir güç gösterisi olduğunu ifade ediyorlar.

Hedefin Hakan Fidan olduğunu söyleyenler, İsrail’in Müsteşarı istemediğini açıkça ilan ettiğini, Onun geliştirdiği yöntemler ve çalışmalar sonucunda Türkiye’nin Suriye ve İran politikalarının oluşturulduğunu, bu politikaların ABD tarafından da beğenilmediğini ifade ediyorlar.

Aslında asıl hedefin istikrarlı ve tutarlı politikalar ile içeride ayrışmayı gidermiş ve dışarıda itibar sahibi olmuş hükümetin olduğunu söyleyenleri de burada zikredelim.

Bütün bu sebepler, bu kavganın bir iktidar kavgası olduğunu gösteriyor. Kavga bir saray kavgası gibi gözükse de iç ve dış boyutları olduğunu da söylemeliyiz.

Saray kavgası yorumları içinde, hemen cemaat söylemini işin içine sokanlar da var.

Peki, buradan bir sonuç çıkar mı? Ya da nasıl bir sonuç çıkar?

Bunun cevabını vermek de pek kolay gözükmüyor. Ancak işaretlere bakarak bazı şeyler söylenebilir. İki emniyetçinin hemen görevden alınması, hükümetin hamle önceliği olduğunu gösteriyor. Hamle yapmaktan çekinmeyeceği de görülüyor.

Mahkemelerin özel yetkili olması ve sınır tanımayan yönelişleri, bu mahkemelerin sınırlandırılmasını sonucunu getirebilir. Belki de asıl amaçlanan budur. Böyle bir gelişme tüm darbe ve Ergenekon davalarını da etkileyecektir.

Ergenekon’la ilgili davalarda, asker içinde etkili olanlar açığa çıkarılmışlarken MİT ve Emniyet içindeki uzantıları karanlıkta kalmışlardı. Bu vesile ile soruşturma sonucunda, bu kişilere ulaşılabilir.

Eğer bu işlem yargı içinde hala etkin oldukları söylenen bir kesimin harekete geçmesi ise, o kesimin tasfiyesi ve etkisizleştirilmesine yol açabilir.

Bu hamlenin daha birçok sonuca gebe olduğunu, şimdiden bütün sonuçları kestirmenin güç olduğunu da belirtelim. Olayın birbirinden bağımsız çok tarafı var ve her bir taraf kendi konumunu güçlendirmek için bu hamleden yararlanmak isteyecektir.

Asıl belirleyici olan ise hükümet olacaktır.

Google+ WhatsApp