MUHTEŞEM YÜZYILIN MİSYONU

MUHTEŞEM YÜZYILIN MİSYONU


Ülkemizde bir televizyonda dizi olarak yayımlanan “muhteşem yüzyıl” isimli dizinin senaristlerinden biri Meral Okay öldü. Herhalde birkaç gün onunla ilgili yazılar yorumlar ile geçer. Daha cenazesi kalkmadan başladı; yok camiden mi kaldırılacak, yakılacak mı diye? Nasıl oluyorsa bu tür cenazeler adı bile ürkütücü olan mezarlığa defnediliyor. Adında hem “zincirli”,hem “kuyu” hem de “mezar” birlikte geçmektedir.

Neyse ben kişi ile ilgili değilim, eser ile ilgiliyim. O kişinin ölmüş olması dizinin akıbetini değiştirmeyecektir. Çünkü dizinin bir misyonu vardır.

Buraya tamamen kendi kişisel görüşüm olduğunu belirttikten sonra, bu misyonun ne olduğu ve kimler tarafından ve niçin böyle bir misyona, misyonerliğe ihtiyaç olduğu üzerinde durmak istiyorum. Hazır kamuoyu da bu konu üzerindeyken belki benim görüşlerim de tartışılır.

Bu dizi dost düşman herkesin muhteşem olduğu konusunda ittifak ettikleri bir dönemi anlatmaktadır. İlim, sanat, kültür, siyaset tüm alanlarda zirvelerin yaşandığı bir dönem.

İster istemez bu bilgilere ulaştığımızda, toplum olarak iç geçirdiğimiz ve zaman zaman o dönemlere özlem duyduğumuz olmuştur. Her yenilgiden sonra, eziklik hissettiğimiz dönemlerde, reflekslerimiz bizi o zamana kadar sürüklemiş ve kendimize olan güveni tazelemiştir.

Bu muhteşem var oluşun nedeni ise çok açık ve reddedilemez bir gerçektir: İslam.

Geriye dönüşlerimizde, iç geçirmelerimizde hep bizi kendisine doğru çeken ve yönelmemiz gereken istikameti gösteren İslam.

Geçmişimizi inkâr yolunu seçtiğimiz yıllar boyunca, tarihimizi, dinimizi, kültürümüzü inkâr yoluna gittiğimiz zamanlar içinde bile, bu muhteşem duygular inkârın bütün gerekçelerini yok ederek yol göstermeye devam etmiştir.

Bugün gelinen noktada artık inkâr bir işe yaramaz hale gelmiştir ve toplum tarihi ile yüzleşmeyi ve değerleriyle bütünleşmeyi tercih etmeye başlamıştır.

İşte dizinin arkasındaki gücü harekete geçiren neden de budur. İnsanlar o muhteşem döneme götürülmeliler ama zinhar o değerlerle buluşmamalılar. İslam’ın değerleriyle yoğrulmuş bir hayat değil, bugünün perişan hayat tarzının bir benzeri ile yüz yüze gelmeliler. O muhteşemliğin özü gizlenmeli, hatta sıradanlaştırılmalı ve bugünle bir farkı olmadığı vurgulanmalı.

Bu dizinin bir başka misyonu da muhteşem dönemin kuşattığı coğrafyada şu an yaşayan topluluklara verdiği mesajdır. Hem aynı değersizliği ve İslamsızlığı yansıtırken, hem de bir daha asla birlikte ve beraber bir dünya kurulamayacağı mesajını iletmektir.

Sadece bu iki misyon bile yerli, insani ve sanat kaygısı taşımayan bir çalışmayla karşı karşıya olduğumuzu göstermeye yeter.

Ancak şu da unutulmamalıdır. Bütün o inkâr yılları ve baskılar suyun yolunu bulmasını engellemeye yetmemiştir. Bu ve benzeri misyonerlikler de milletimizin muhteşem buluşmasını engelleyemeyecektir.

Google+ WhatsApp