YENİ ANAYASA LİBERALLER VE DİNDARLAR

YENİ ANAYASA LİBERALLER VE DİNDARLAR


Siyaset Bilimci ve Uluslar arası ilişkiler Uzmanı, Akademisyen, Strateji kuruluşlarında görev almış, Star Gazetesinde alanı ile ilgili yazıları yayımlanan Bekir Berat Özipek TKMM toplantısı için Kayseri’deydi.

Yeni anayasa çalışmaları konusundaki görüşlerini dinledik. O da Kayseri’deki Gönüllü Kültür Teşekkülleri temsilcilerinin görüşlerini almış oldu.

Konu dönüp dolaşıp birkaç başlıkta düğümleniyordu.”Laiklik”,”anadilde eğitim”,”zorunlu din dersleri”,Diyanet İşleri başkanlığının kaldırılması” bunlar arasındaydı.

Beklendiği gibi Sayın Özipek bu konularda liberal bir yaklaşım sergiledi. Karşısındaki topluluğun çekimser tutumuna karşın açıkça anadilde eğitim olması gerektiğini, zorunlu din dersi olamayacağını ve Diyanet İşleri başkanlığının kaldırılması gerektiğini savundu. Çizdiği anayasa tablosu birazda ideal denilebilecek bir tabloydu. Kendisine,”bugünkü parlamento ile yani iki ırkçı parti, bir muhafazakâr parti, bir de statükocu partinin bulunduğu parlamento ile liberallerin hiç olmadığı bir parlamento ile liberallerin istemine uygun bir anayasanın kabul edilebileceğine inanıp inanmadığını sordum.

Aldığım cevap; Kendisinin görüşlerinin liberalizme uygun düşmesine rağmen, bu amaçla söylemediğini ifade etti. İnancımızda var olan adalet duygusunun kendisini buna yönelttiğini, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkalarına da isteyemeyeceğini, Çin’de, Almanya’da veya Bulgaristan’da yaşayan Türkler için ana dilde eğitim isterken, Kürtler için bunu istememenin adil olmayacağını söyledi.

Anlaşıldığı kadarıyla O, dindarlara güveniyordu. Türkiye’deki dindar kesimin çok hareketli olduğunu söylüyordu. Son anayasa değişikliğinde CHP ve MHP’nin kışkırtıcı bir şekilde Habur görüntülerini kullanmalarına rağmen özellikle dindar kesimin adalet anlayışı dolayısıyla evetlerin fazla çıktığını belirtti.

Yine anlaşıldığı kadarıyla “din”ce uygun olan ve adalet duygusunu vurgulayan bir söylemle yaklaşılırsa, dindarların bakış açısıyla sunulabilirse yeni anayasanın halk tarafından benimseneceği düşüncesindeydi.

Mevcut anayasa devlet öncelikli idi. Yeni anayasanın insan öncelikli ve insan haklarına dayalı olması isteniyordu. Devletin din üzerindeki vesayetinin kalkması arzu ediliyordu. Yanımda oturan arkadaşım “bu kadar sapık grup varken, din cemaatlere bırakılabilir mi” sorusunu bana yöneltti. O arada uzun uzun anlatılamayacağı için ben kısaca Osmanlı’da bile dinin devletin dini olduğunu söyledim.

Türk toplumunun uzun asırlar boyunca özümsediği bir devlet anlayışı var. Yeni bir yapılanmanın kabul görmesi ve uygulanabilir olması için toplumsal değişimin de olması gerekir. Toplumun dindar kesiminin özellikle zenginleşmesi ve değişimi bunun için yeterli olabilir mi?

Liberallerin, insanların kulağına hoş gelen görüşleri vardır. Ancak uygulanabilme konusunda her yerde ve her zaman aynı sonuçlar alınamamıştır. Çoğu zaman görüşler uçuk hayaller olarak kalmıştır.

Dindar kesimin, kendi kaynakları ve referansları ile “yeni anayasa” konusunda bağımsız çalışmalar yapmaları ve gerçekte en büyük baskı grubu olarak bunu anayasa yapacak olanlara hissettirmeleri gerekmektedir.

Google+ WhatsApp