
TÜRK EĞİTİM SEN ANDIMIZ KALDIRILSIN DER Mİ?
Büroya gelirken Cumhuriyet Meydanında Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Ali Benli açıklama yapıyordu. Ne söylediğini dinlemedim. Konunun kaçırılan öğretmenler olduğu anlaşılıyordu.
Yazılarımı devamlı okuyanlar eski bir sendikacı ve emekli bir öğretmen olduğumu bilirler. Ali Benli, rakip sendikalardan benim gibi çok sendikacı eskitti. Bu alanda bir rekora doğru ilerliyor.
Neyse asıl mesele o değil. Asıl mesele kaçırılan öğretmenler meselesi.
Öğretmenlerin üye oldukları sendikaların bu olaya tepkisiz kalmaları zaten beklenemez.
Ben 1990–1993 arasında Diyarbakır’da okul müdürü olarak görev yaptım. O yıllar öğretmenlerin en çok saldırıya uğradıkları yıllardı. Çok sayıda öğretmen şehit edildi. Öğretmenler gününde karı koca ve göreve yeni başlamış iki öğretmen şehit edilmiş, çocukları muhtara bırakılmıştı. O çocuk yaşıyorsa yirmili yaşlarda bir delikanlı olmuştur. O gün bu gündür yaşananların pek değiştiği söylenemez.
Şimdi batıdaki tüm illerde, bu olayı kınayan sendika açıklamaları olacaktır. Peki, faydası olacak mıdır?
Pek sanmıyorum.
Bu konuda o bölgede daha çok örgütlenmiş olan, PKK ve görüşlerine sempatisini gizlemeyen eğitim sendikası bir açıklama yapar ve “derhal kaçırılan öğretmenleri bırakın. Okullara, eğitime, sivillere dokunmayın” derse etkili olur mu?
Bence olur.
Bölgedeki sivil toplum örgütlerinin sivillere yapılan saldırıları kınamaları etkisini göstermiştir. Nihayetinde bölge halkının sempati ve desteğini kaybetmek işlerine gelmez.
Peki, bu sendika böyle bir açıklama yapar mı? Onu da pek sanmıyorum. Kendileri de bu uğurda birçok mensuplarını kaybetmelerine rağmen, yapamazlar. Bunun canlı şahidi olduğum için böyle söylüyorum. Benim çalıştığım dönemde, o sendikanın Diyarbakır Şube başkanının eşi ve bir üyeleri benim okulumun kapısında öldürülmüşlerdi. Bir eğitimcinin şiddetin sorunların çözümü olmayacağını bilmesi gerekir. Şiddetin kutsandığı bir ortamda ne zaman, kimi vuracağının da bilinemeyeceği açıktır.
Böyle konularda kamplara ayrılmamız, tam da bu işleri yapanların istediği bir sonuçtur. Taraflar birbirlerini eleştirirler, şiddet de devam edip gider. Aslında mantık bu işleri çevirenlerin, istediklerinin tersini yapmanın doğru olduğunu söylüyor.
“Biz bir bütünüz ve birbirimizi anlarız, diğerimizin sıkıntılarını anlayışla karşılarız. Bizi kamplara bölemezsiniz. Bizi kötü emellerinize alet edemezsiniz.”
Bunları diyebilmenin yolu, herkesin kendi yakınında olana, uzakta olanın taleplerini söylemesi, kendini onların yerine koymasıdır.
Bölge STK’larının “PKK, silah bırakmalıdır. Şiddete son vermelidir”çağrılarına, batıdan kararlı bir sesle,”operasyonların durdurulması, kültürel haklar için gerekenin yapılması, kimlik sorununun giderilmesi “çağrısı, karşılık vermelidir.
Ben aslında Türküyle Kürdüyle halkın bu noktaya çoktan geldiğini düşünüyorum.
Sivil toplum örgütlerinin, bu arada sendikaların da bu noktaya gelmelerini diliyorum. Tabii bu biraz uzak gözüküyor.
Mesela Türk Eğitim Sen kalkıp da “Andımız okullarda okutulmaktan vaz geçilsin”der mi?
Mesela Ali Benli bunu Kayseri meydanında söyler mi?