SIRITMAK, SIRTARMAK

SIRITMAK, SIRTARMAK


Bir önceki yazımda dayak yiyen bir çocuktan bahsetmiştim. Dayak yerken gülmeye devam ediyordu. Ona vuranlar sırf o gülmeye devam ettikleri için vurmaktan vaz geçmiyorlardı. Dayak yiyen birinin göstermesi gereken tepki, acı duymaktır. Korunmaya çalışmak veya kaçmaktır.”Vur lan, vur lan” diye tahrik eden biri her yumruğu yediğinde “bak benim canımı acıtamıyorsun” dercesine sırıtıyorsa, karşısındakini daha da öfkelendirecektir. Profesyonel boks maçlarında, ya da onları anlatan filmlerde böyle sahneler olur. Rakibi kızdırmak ve yormak için taktik olarak bu yola başvurulur. Nihayetinde o bir filmdir. Gerçek yumruklar yoktur. Gerçekte insanlar bir çizgi film kahramanı gibi davranmazlar.

Sırıtmak ve sırtarmak aynı kökten geliyormuş gibi gözükmesine rağmen farklı sözcüklerdir. Birbirlerini tamamlayan bir özellikleri de vardır. Bazıları sırıtarak, sırtarır. Sırtarmak diş göstermektir. Yenilgiyi kabul etmemektir. Yerlerde sürünse de üste çıkmış gibi yapmaktır.

Çok affedersiniz, köpek dalaşmalarında da bunu görürüz. Koca bir köpeğin karşısında havlayıp diş gösteren bir enik, ya kuyruğunu kıstırıp, çenileyerek kaçar, ya da sırtarmaya devam eder. Büyük köpek Onu halsiz ve mecalsiz bırakıncaya kadar, parçalarcasına hırpalarken O hırlamaya ve diş göstermeye devam eder. Kuyruğunu kıstırıp kaçsa kurtulacaktır. Ancak O mukadder sonu kendisi hazırlar.

Bu tür bir kavgada üçüncü şahıslar önce dayak yiyen kişiye merhametle, dayak atanı tazirleyerek kurtarmaya çalışırlar. Ancak O kişi böyle bir merhameti de istemez. Diklenmeye devam eder.

Teşbihimi mazur görün. Kılıçdaroğlu’nun durumunu biraz da buna benzettim. Durumuna üzüldüğüm için, insani kaygılarla bir önceki yazıda şöyle dedim:

“Ben bu oyunda yine de bir adaletsizlik görüyorum. Adaletin altın kurallarından biri, birilerine olan “husumetiniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin” hükmüdür.

Bu durum Onu mazlum duruma düşürüyor. Kendinden dolayı olmasa da kaybettiklerinden dolayı mazlum. Daha fazla sıkıştırdıkça mazlumiyeti, mağduriyeti artıyor.

Yine bizim milletimizin temel özelliklerinden biri “mazlumun yanında” yer almasıdır.”

Bu yazıyı gönderdikten hemen sonra Onun demecini okudum. O bu yaşananlarda hiç oralı olmamış gibi konuşuyordu. Yattığı yerden dişini göstermeye devam ediyordu. Dersim’de yaşananlarla ilgili bir kelimeyi söylememek için malların mülklerin iadesini istiyor, sanki o mallar iade olursa yaşananlar yaşanmamış olacak gibi davranıyordu.

Hani böyle durumlarda aracı olanlar, özellikle dayak yiyenin vurdumduymaz tutumu nedeniyle “Ne haliniz varsa görün” deyip giderler. Bunun anlamı “sen bu dayağı hak ediyorsun” demektir.

Bu durumda,”Acı” gibi en temel insani bir duyguyu hissetmeyen, acı duyması gereken yerde sırıtmaya veya sırtarmaya devam eden birinin, başkalarının merhametini de beklemedikleri, böyle bir duyguyu da bilmedikleri sonucu çıkmaktadır.

O yüzden “kendi düşen ağlamaz” denilmiştir.

Google+ WhatsApp