DOĞRUDAN HALKLA ÇÖZÜM

DOĞRUDAN HALKLA ÇÖZÜM


Ak Parti hükümetinin, ülke sorunlarını çözme konusunda geliştirdiği bir yöntem var. Sorunu halka sorarak çözme. Parti kurulduğundan beri sürekli kamuoyu yoklamaları yaptırıyor ve halkın eğilimlerini tespit ediyor. Bu eğilimlere göre de çözümler üretiyor. Bu yöntemde başarılı oldukları da söylenebilir.

Ancak bazı sorunlar var ki, bu yöntem sonuç vermiyor. Kürt sorunu ve terör sorunu konusunda doğrudan halka yönelmenin ve eğilimlerine göre çözümler üretmenin çözüm olmaması buna örnek gösterilebilir. Bu tür sorunlarda doğrudan halk yerine, muhatap alınabilecek bir örgüt aranıyor. Siyasi ya da sivil bir örgütle muhatap olunması ve çözüm üretilmesi gerekiyor.

Toplumsal kesimlerin örgütlü olmaları ve haklarını bu örgütleri vasıtasıyla talep etmeleri, demokratik ülkelerde istenilen, hatta ileri demokrasi için şart koşulan bir yapılanmadır. İleri demokrasi ya da katılımcı demokrasi ancak bu sivil toplum örgütlerinin varlığı ile gerçekleştirilebilir.

Bu örgütlerin güçlü olmaları ve işlerliği, yaptırıcılığı olması, yürütme erkinin dengelenmesi ve kontrol edilebilmesi açısından da önemlidir.

Ne yazık ki, güçlü siyasi iktidarlar, arkalarındaki halk desteğine güvenerek, sivil toplum örgütlerini kısıtlama yoluna gitmektedirler. Sivil toplum örgütlerine meydan okuyarak, sizin temsil ettiğiniz kesimler bizi destekliyorlar, biz sizi niçin muhatap alalım, doğrudan halkımıza sorarız diyorlar. Sivil siyasetin güçlü olduğu dönemlerde sivil toplum güç kaybediyor.

Bunun son örneğini Memur Sendikaları ile hükümet arasında yürütülen Toplu Sözleşme görüşmelerinde yaşadık. Koskoca örgütlerin bütün çabası ancak buçuk puan sağladı. İnsanlar böyle bir örgüte niçin üye olsunlar ki? Böyle bir tabloda memur sendikaları yöneticileri kalksalar üyelerine bu iktidara bir daha oy vermiyoruz deseler bir karşılığı olur mu? Siyasi iktidar bir karşılığı olmayacağını düşünüyor. Kendi halk desteğine güveniyor. Memur sendikaları ise böyle bir çağrı yapmaları halinde karşılık alacaklarına güvenemiyorlar.

Bu durumda memur sendikaları, tıpkı işçi sendikaları gibi kan kaybederek eriyeceklerdir. Yetkili olan sendikanın ismi değişebilir, bu anlayışla sonuç değişmez.

Ancak siyasi iktidar açısından gözden kaçırıldığını düşündüğüm bir taraf var. Doğrudur, doğrudan halkla çözüm mümkündür. Fakat halk söyleyeceğini doğrudan söyleyemez. Temsil edildikleri örgütleri vasıtasıyla söyler.

Son Anayasa değişikliği çalışmasında sivil toplum örgütleri devreye girmemiş olsaydı, bu başarının elde edileceği şüpheliydi. Geniş halk kitlelerinin duruşları kaygandır. Kriz zamanlarında halk desteğine ihtiyaç olduğunda doğrudan halk desteği elde edilemez. Halk kendiliğinden bir araya gelmez. Halk desteği ancak sivil toplum örgütlerinin desteği ile mümkün olur.

Sırf bu nedenle diktatörler toplumlarının örgütlü olmasına müsaade etmezler. İktidarlarını sürdürmelerine örgütlü toplumu bir engel olarak görürler.

Büyük zahmetlerle ve birçok badireyi atlatarak oluşturulmuş sivil toplum örgütlerini işlevsiz hale getirmek, yok etmekle eş anlamlıdır. İktidarın doğrudan halk üzerinde ayakta durduğu düşüncesi doğru değildir ve yanıltıcıdır.

Sendika, Dernek, Vakıf, Cemaat gibi örgütlü kuruluşları güçlü olduğunuz zamanlarda yok sayabilirsiniz.

Sayabilirsiniz de sizin zayıf olduğunuz zamanlarda da desteği, destek ayaklarınızı kendi ellerinizle yok ettiğinizi öğrenmiş olursunuz.

Google+ WhatsApp