
DEVLET SEVMEZ DE SEVDİREMEZ DE
Devletin duyguları yoktur. Fert ve devlet ilişkisi hukuki bir ilişkidir, belki kısmen de ahlakidir. Devletin soyut bir kavram olduğunu düşünürsek duygusal bir ilişki mümkün olmaz. Ne fertler devlete duygu kazandırabilir, ne de devlet fertlerin duygularını yönlendirebilir. İnançlar ve duygular gönülle, kalple ilgilidir devlet ise ortak bir gücü temsil eder.
O gücü oluşturanlar da, kullananlar da insanlardır.
Kavramlar arasında kalıp işi felsefeye boğmak istemiyorum. Meramımı anlatabilmek için de başka bir yol bulamıyorum. Vatan ve millet kavramlarıyla devleti duygular açısından aynı yerde göremiyorum. Aynı şekilde vatan ve millet milliyetçiliği ile devlet milliyetçiliğini aynı göremediğim gibi.
Biraz somutlaştırmaya çalışırsak, asker, polis veya yargıç gibi devleti doğrudan temsil edenler, fertle ilişkilerinde duygusal mı hukuki mi davranırlar?”Ben polisi seviyorum” demeniz bir suç işlediğinizde polisin sizin yakanıza yapışmanıza engel olur mu? Siz devlet için ölürüm, öldürürüm diyecek kadar devlet sevgisi taşısanız, devlet gün gelir sizi sehpaya çeker mi? Dün irticacıları toplayan yargı bugün onları toplayanları zindana koyarak yargılar mı?
Bu soruların cevapları yakın tarihimizdeki yaşadıklarımızdır. Ben bu gerçeği daha küçük bir çocukken yaşayarak anlamıştım. Şehirde hafta sonu iznine çıkan askerlere “merhaba asker abi” dediğimizde bizi sever başımızı okşarlardı. Bir gün köyde ırmağın kenarında omzunda tüfeğiyle bir askere rast geldim. Ona da aynı dileklerimi ilettiğimde beklemediğim bir tavırla karşılaştım. Bana bir tokat attı. Sarsıldım ve yere düştüm.
O sadece bir asker değildi, devletti. Onu sevemezdim, seversem otoritesi ve gücü sarsılırdı. Ona sadece uymam gerekirdi.
Devlet, ilkokuldan, Üniversiteye kadar bütün okullarında “Atatürk” sevgisi aşılamaya çalıştı. Bunu bir gün iki gün değil, yıllar boyunca yaptı. Törenler, bayramlar düzenledi. İhtilallar yaptı, kanunlar çıkardı. Ne kadar başarılı oldu?
Devletin zorlayıcı gücünü kullanarak, insanların inanç ve duygularını yönlendirmek ve değiştirmek mümkün olmamaktadır. Devlet, milletin bir organizasyonudur. Devlet, milletin duygularını ve inançlarını yaşamasına imkân sağlar, bunun için hukuki şartları yerine getirirse, işini yapmış olur. Millete, inanç ve değer taşımaya, şunu giyeceksin, bunu seveceksin demeye kalkışırsa, sınırlarını zorlamış olur.
Bu değer milletin kahir ekseriyetinin değeri bile olsa, devletin zorlaması olumlu yankı bulmaz. Zorla güzellik olmaz denilmiştir.
Bir dönem yapılan yanlışların, başka dönemlerde başka bir şekilde yaşanması, üstelik önceki dönemlerin şikâyetçileri tarafından yaşatılması, insanlarda görülen zaaflardandır. Bunun devlet otoritesini kullananlar tarafından yapılıyor olması artı bir eksikliktir.
İnsanların imza karşılığı toplantıya çağrılması, toplantı esnasında tekrar imza alınarak yoklama yapılması zorlayıcı ve yanlış bir uygulamadır. Önceden yapıldığında ne kadar yanlış ise, şimdi yapıldığında da o kadar yanlıştır.
Bu toplantının konusu ve içeriği, taşıdığı değer başkadır, uygulanan yanlışlık başkadır.
Kayseri’de abartı olmasın yüz binlerin gönüllü olarak iştirak ettikleri bir güzelliğin zorlayıcı uygulamalara ihtiyacı yoktur.
Size tuhaf gelebilir ama bu işgüzarlığı yapanların, bunu alışkanlık haline getiren dünün işgüzarları olması ihtimali de mümkündür.