ADIM ADIM DARBEYE Mİ?

ADIM ADIM DARBEYE Mİ?


Özellikle 28 Şubat soruşturmasının başlamasından sonra kamuoyunda “bir daha darbe olmaz” rahatlığı oluştu. İlgililerin ve yetkililerin de aynı rahatlıkta olup olmadıklarını bilmiyorum. Kendi adıma rahat olduğumu ise söyleyemem.

Rahat olmamamın sebebi ise 12 Eylül darbe davası sürerken ortaya çıkan gerçekler. Özellikle okulda kendisine “Tilki Kenan” denilen, Kenan Evren’in Genel Kurmay Başkanı oluncaya kadar ve Genel Kurmay Başkanı olduktan sonra da davranışlarıyla sivil hükümete itaat ve uyum konusunda gösterdiği sahte davranışları, sivilleri nasıl uyuttukları konusundaki bilgiler, beni rahatsız ediyor.

Süregelen davalarda darbecilerin dişleri sökülmüş görüntüsü rahatlama nedeni olarak görülebilir.

Bir zamanlar bir Tuğgeneral ifade vermezken, orgeneraller içeride. Genelkurmay Başkanı bile tutuklu. Son onbeş yıl içinde görev yapmış olan Genelkurmay Başkanları, Hilmi Özkök hariç, mahkemelerce tutuklanırlar ise kimse şaşırmayacak. Öyleyse böyle bir ortamda artık hiç kimse darbe yapmaya teşebbüs edemez. Ederse de başaramaz, denilebilir.

Bizdeki darbelerin, dış destekli, hatta dış güçlerin eseri olduğu konusunda oluşmuş bir kanaat de var. Bu ortamda dış güçler darbe istemezler. Böyle bir rahatlık da var, denilebilir.

Dış güçler açısından stratejik değişim ve dönüşümler gerçekleşirken, Türkiye’nin istenilen çizgide olması, ayak bağı olmaması, uyumlu olması istenilen bir durumdur. Böyle bir durum göremezlerse, alternatifler arasına darbeyi de koyarlar. Geçmişte bu hep böyle olmuştur.

Bugün için böyle bir durum olabilir mi? Cevap olumlu da olumsuz da olabilir. İsrail ve İran’la ilişkiler konusunda, Suriye’ye müdahale konusunda ciddi görüş ayrılıkları olma ihtimali vardır.

Ancak darbeler konusunda benim rahat olmamamın asıl nedeni süregelmekte olan davalardır.

Bir önceki yazımın başlığı ile bağlayarak endişemi dile getirmek istiyorum.

”Dalga dalga boğulmaktan, adım adım darbeye mi?”

Ülkemizdeki darbelerin, önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz, darbe kışkırtıcıları olmuştur. Askerler çoğu zaman sonradan gaza geldiklerini itiraf etmişlerdir. Darbe kışkırtıcılığı yapanlar, ya devlet elinden yağmaları kesilen iş çevreleri, ya medya elitleri, ya başarısız siyasetçiler ya da kandırılmış ve bindirilmiş kitleler olmuştur.

Bugün için benim korkum, yürüttüğü davalarla yargının darbeyi kışkırtmasıdır.

Sırasıyla geçmişte görev yapan Genelkurmay başkanları teker teker içeri alınırlarsa, dalga boyları git gide büyüyerek, tahammül edilemez boyutlara ulaşırsa, yeni bir Tilki Kenan’ın çıkmayacağını kim garanti edebilir?

Bırakalım yargı işini yapsın da, görüntü biraz Mc Carty’ci bir toptancılığa ve kuşkuculuğa dönüşmeye başlamıştır.

Uyuyan aslanın, kuyruğunu çekmek, ayağını çimdiklemek, burnuna çöple vurmak, Onun uyku derinliğinde eğlenceli gelebilir, hoşa gidebilir, ancak bir o kadar da tehlikelidir.

Nihayetinde o bir aslandır, geçmişte neler yapabildiğini bilenlerin, bu işin çocuk oyuncağı olmadığını da bilmeleri gerekir.

Google+ WhatsApp