
TÜRKİYE SURİYE KONUSUNDA YANLIŞ MI YAPIYOR?
Türkiye, aynı Esat rejimiyle ortak bakanlar kurulu oluşturup, vizeleri kaldırırken, bugün düşman kardeş durumuna nasıl geldi?
Türkiye’nin Suriye ile ilgili iki ayrı politikası var. Her iki politika da eleştiriliyor. Krizden önceki politika için Esat gibilere güvenmek yanlıştı deniliyor. Krizden sonrası için ise Esat kalıcıdır, Türkiye yanlış ata oynuyor deniliyor.
Muhalefetin hiç değilse bir konuda hükümetin tökezlemesini beklemesini ve bunu kullanarak, hükümet ve Erdoğan’ı yıpratacak nedenler bulmasını anlayabiliriz. CHP’nin ve bağlı medyanın Suriye ve Esat aşkını da buna bağlayabiliriz.
Yine de kafamızda oluşan şüpheleri gidermek için bunlar yetmez.
Eğer hükümetin önceki politikası Esat rejimini reformlara özendirmek ve yönlendirmek idiyse, bu başarılamamıştır. Suriye’deki güçler ve güç dengeleri iyi hesap edilememiştir.
Eğer bugün Esat rejimini devirecek bir halk hareketi beklentisi var ise, Türkiye Libya’da olduğu gibi bütün gücüne rağmen rejimin halk karşısında direnemeyeceğini düşünüyorsa, bu konuda da güçlerin ve güç dengelerinin hesabının iyi yapılıp yapılmadığı sorgulanmalıdır.
Bir önceki politikası Libya’da olduğu gibi dış müdahaleyi önlemek olan Türkiye, bir dış müdahaleyi çözüm olarak görüyorsa, dış güçleri de hesap etmek zorundadır. Bir dış müdahaleye, dünyanın değişik güçleri bu sefer sessiz kalacaklar mıdır? İran, Rusya veya Çin bu konuda nasıl bir tavır takınacaklardır?
Suriye’nin iç muhalefeti, rejimi yeterince zorlayacak bir güce sahip midir? Örgütlü müdür? Ekonomik güçleri var mıdır? Dış destek veya müdahale olmadan nereye kadar direnebilirler?
Türkiye birileri tarafından bir yandan beceriksizlikle ve yanlış yapmakla suçlanırken ve böylece bir şeyler yapmaya tahrik edilirken, bir yandan da “Suriye’nin ipleri Erdoğan’da”denilerek teşvik edilmektedir.
Suriye’de silahlı bir halk ayaklanmasının zemini bulunmamaktadır. Libya gibi bir çatışma ortamı da Türkiye için arzu edilen bir durum olamaz. Dolayısıyla Türkiye’nin muhalefeti silahlandırması veya eğitmesi söz konusu olamaz, olmamalıdır. Bu doğrultuda ortaya bazı iddialar atılmış, Türkiye şiddetle yalanlamıştır.
Peki, şimdi ne yapılmalıdır?
Suriye rejiminin bu haliyle devam etmesi, tekrar bu rejimin elemanlarıyla müzakereler yapılması da bu saatten sonra düşünülemez.
Türkiye mazlum Suriye halkının yanında olmaya devam etmelidir. Halkın meşru taleplerinin arkasında olduğunu göstermeye devam etmelidir. Muhalefetin var olan güvenini sarsmamalıdır.
Libya’da olduğu gibi değil de Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi halkın sivil ve meşru eylemlerle rejimi devralması amaçlanmalıdır.
Bunun içinde İran’la ortak hareket etme imkânları araştırılmalıdır. İran diğer halk devrimlerine karşı bir tutum sergilememiştir. Diktatörlüklerin yıkılması İran’ın da arzu edebileceği bir durumdur. İran’ın endişesi yabancıların buraya müdahalesi, İran’ın sınırlandırılması, İran karşıtı bir güç merkezi oluşturulmasıdır. Bu endişeleri giderici müzakereler yapılmalıdır.
Esat’ında kullandığı tek mazeret, bir dış müdahalenin Suriye’yi yeni Afganistan yapmasıdır. Bölgeyi de ateşe vereceği tehdididir.
Suriye, değişecektir. Bu da ancak Türkiye ile olabilir. Birçok yanlış yapılmış olabilir. Ancak bir tek doğru bütün yanlışları götürür. Suriye halkı haklıdır, mazlumdur ve mazlumun yanında olunması doğrudur.