
NEFİS YETER YANDIM DİYOR
Bu yıl Ramazan çok sıcak geçiyor. Öteden, beriden, nefsimden yeter yandım sesleri yükseliyor. Rahmeti ve serinliği Rabbimizden isteyen dualar ediyoruz. Oysa Ramazan zaten yanmak demek. Lisan-i Arabî’de “ramazan” kelimesinin kökü olan “rameda” yanmak, kavrulmak anlamınadır. Ateşe vurulan toprak nasıl sudan arınır, pişer, tuğla, kiremit, çanak, çömlek gibi kullanılabilir hâle gelirse insan da ramazanın perhiz fırınına vurulmak suretiyle adeta pişer, ham tarafları kemal bulur, irade eğitimiyle kendisi olmanın farkına varır.
Ramazanda yanmak cehennem ateşinden halas olmaktır.”Her kim Ramazan ayının gelişiyle sevinirse Allah da onun cesedini ateşlere haram kılar.” [Hadis-i Şerif]
Allah aşkıyla yananlar, sırf yanabilmek için çilehanelerde derman arıyorlar. Mevlana;
“Hakikati duyurmayan gaflet mumuna aşk ateşi düşür, onu yak da sağırlıktan kurtul. Aşk ile buluşma zamanı yakınlaştı, bu sebeple kendine çekidüzen ver, buluşma günü için güzelleş!” diyor.
“Mevlana Hazretleri Hamdım, piştim, yandım buyurmuştur. Pişmek için ateşe girmek gerekir yani hayatta bize olumsuz gibi gelen olayların Hak olduğunu ve bu olaylar karsısında Rıza halini koruyarak gerekli dersi çıkarmamız gerektiğini bilmeliyiz. Yeterli miktarda pişildiğinde nefs basamaklarından birer birer çıkılır ve yanma olayı gerçekleşir.”
“ Fuzuli’ye göre aşk öyle bir ateştir ki, ruhları bin türlü kirinden arıtır ve gönülleri yaktıkça âşığa itibar kazandırıp rütbesini arttırır. Aşk işinde başarılı olmak, sevgilinin iltifatını ve aşkını kazanmak için bu yanışın derinlikli olması gerekir. Ne kadar çok yanarsa âşık, o kadar pişer bu meydanda. Çünkü bütün dertlerin çaresi aşktır, ötesi büyük bir boşluk Tasavvuf, ilâhî aşkın o uzun patikalarında karşılaşılan güçlükleri aşmak, dikenleri çiğnemekle, belki onları aşk duyan gönüllerde yakmak, belki de bizzat gönülleri aşkta pişirmekle hedefine varır ”
Yukarıda alıntıladığım satırlar tasavvufla ilgili yazılardan alınmıştır. Mevlana’nın özlü ifadesiyle yanmak olgunluğun son aşamasıdır.”Yandım” denildiğinde bir şikâyet değil, bir mutluluk sözü ifade edilmektedir. Yanmak, sevgiliye kavuşmaktır. Kelebeğin yanan mumda var olmasıdır. Baki de şöyle seslenir:
Âhum göğe boyandı gök göğe boyanmadın
Yandum o şem' şevkına pervâne yanmadın
Âşüfte olup ol göze hayrân u zâr idüm
Nergis henûz hâb-ı 'ademden uyanmadın
Hûnîn olup akardı yaşum ırmağı müdâm
Cûş u hurûş ile sular akup bulanmadın
Döne döne tolanur idüm kûyını anun
Çarha girüp felek dahi dokuz dolanmadın
Mihr ile raks iderdi tozum zerreveş benüm
Girbâl ile bu hâk-i vücûdum elenmedin
Bâki yanardı âteş-i ‘aşk ile odlara
Tâk-ı felekde meş'ale-i mihr yanmadın
Belki de bizim halimizi tasavvufta kullanılan şu söz ve deyim anlatmaktadır:
Hurka: Arapça, yanmak demektir. Salikin aşk ateşiyle içinin yanması. Nar (ateş) ile de yanılır, Nur (ışık) ile de. Nur ile yananların, hem kendilerini, hem de etrafındakileri aydınlattığı kaydedilir. "Tasavvuf bir hurka (yanma) idi, hırka haline geldi. "Yani tasavvuf bir yanma işiydi, zamanla şekil ve kıyafet haline dönüştü.