
KIRGIZİSTAN GEZİ NOTLARI (5)
İkinci gün programında “Atabeyt” ziyareti vardı. Burada beş yıl önce kaybettiğimiz ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un da mezarı bulunmaktaydı. Ziyaretimizde rehberimiz Altınbeg İsmailov, buranın hüzünlü ve korkunç hikâyesini anlattı:
Ata-Beyt, “Baba Mezarı” anlamında. Kırgızların yakın tarihine “Ata-Beyt Katliamı” olarak geçen olaylarda katledilen Aytmatov’un babası Törekul Aytmatov ve diğer Kırgız aydınlarının mezarları da bu alanda bulunuyor.
1937-38 yılları arasında gerçekleştirilen katliam, bugünkü Bişkek şehrinin yaklaşık 30 km dışında bulunan Aladağların eteğindeki tuğla ocağında gerçekleştirilmiştir. Stalin’in temizlik harekâtı olarak da adlandırılan bu hadisede çeşitli bahanelerle evlerinden alınarak tutuklanan insanlardan bir daha haber alınamaz. Nereye götürüldükleri, hangi cezaya çarptırıldıkları, hatta yaşayıp yaşamadıkları hakkında hiçbir açıklama yapılmaz. Cengiz Aytmatov’un da babası sorgulamalar neticesinde gözaltına alınmış, 137 Kırgız yönetici, aydın, tanınmış isimle birlikte eski bir tuğla fabrikasına götürülerek burada kurşuna dizilmiş, daha sonra da açılan bir çukura gömülmüş.1938'deki bu katliamın tek bir tanığı olan ocağın bekçisi Hıdır Aliyev, gördüklerini uzun yıllar kimseye anlatamamış. Ölüm döşeğindeyken Issık Göl"de yaşayan kızına:
"Eğer zaman ve şartlar uygun olursa herkes bilsin. Kireç ocağında çok büyük olaylar oldu. Zamanı gelince herkes öğrenmeli!" diyerek tüm gördüklerini anlatmış ve bir gün şartlar değişirse bu anlattıklarını birilerine açıklamasını istemiş.
Yapılan kazı sonucunda cenazeler bulunmuş, çoğunluğunun kimlikleri de belirlenmiş. Daha sonra burası anıt mezar haline getirilmiş.
Şehitliği ziyaret ettik. Kur’an okuyup, dualar ettik. Aladağların böğründe, yeşillikler arasında, vatan topraklarında uyuyan şehitleri rahmetle andık.
Dönüşte Kırgız Yazarlar Birliğinin binasının bulunduğu yere geldik Burada bir sürpriz bizi bekliyordu. Küçük bir derenin kenarında yeşillikler arasında başlarında namaz takkeleri ile dikkat çeken Kırgız gençler oyun oynuyorlardı. Onlarla konuştuğumuzda yandaki binanın Kur’an kursu olduğunu öğrendik. Namazlarımızı orada kıldık. Burası Türkiye’den gelen gönüllülerin açtığı bir yerdi. Başka yerlerde de çok sayıda medrese açıldığını ve İslami hizmet verildiğini öğrendik. Mutlu olduk.
Biz nehir suyunda ayağımızı serinletirken, arkamızdan gelen gençlerin gürültülü oyunları hepimizi onlara çekti. Kafilemizden Osman Özbahçe, gençlerle geleneksel Türk oyunları oynuyordu. Bu güzel kaynaşmadan hepimiz mutlu olduk.