
BERCESTE BİR OKUL
Şair değilim, edebiyatçı da değilim. Oysa görevim gereği dostlarım ve sohbet arkadaşlarım, şairler ve edebiyatçılardan oluşuyor. Bu alanlarla ilgili çok az yazıyorum. Çünkü kendimi bu konularda ehil görmüyorum. Yazmadığım gibi, dostlar arasında bulunduğum zamanlarda iyi bir dinleyici olmayı tercih ediyorum. Onların şiir ve edebiyat üzerine sohbetlerine, konuşmadan, katılıyorum.
Kayseri’de yayımlanan edebiyat dergileri var. Çok rahat yazabilen birisi olmama rağmen o dergilerde de sırf bu nedenlerle yazmıyorum. Ancak o dergilerin her birinin ne kadar önemli olduklarının farkındayım. Ne büyük zorluklarla yayımlandıklarını da biliyorum.
Bu dergilerin her biri bir okul görevi yapıyor. Dergiler etrafında kümelenen şair ve yazarlar hem kendilerini, hem de yeni isimleri geliştirme çabasını güdüyorlar.
Dostlar hiç değilse haftada bir gün sanat ve edebiyata, yeni çıkan kitaplara dair yazılar yazmamın iyi olacağını tavsiye ettiler. Ben de haddimi aşmayarak bu konulara haftada bir değinmeyi düşünüyorum.
Bugün Berceste dergisinin Mayıs 2012 sayısından, ufak alıntılar yaparak, bahsedeceğim. Dergi bu sayısını tek bir konuya hasretmiş:”Türk Edebiyatında Poetika”.Poetika ilk duyduğumda bana da yabancı geldi. Ancak dergiyi okuyunca bilgi sahibi oldum. Aynı konu üzerinde çok sayıda yazı olunca biraz tekrara düşülmüş gibi olmuş, ama her yazar kendi penceresinden baktığı için, dikkatli bakmayınca anlaşılmıyor.
Derginin bu sayısını özellikle şiir yazanların dikkatlice okumaları gerektiğini düşünüyorum. Dergiyi okuyunca her eline kalem alanın yazdığının şiir olmadığını anlıyorum. Şiirin de bir yolu, yöntemi, metodu var. Her şairin farklı poetikası olsa bile, hiçbir şair gelişi güzel yazarak şair olmamış.
Derginin sayfalarından:
Horatius:”Bilgelik, iyi yazmanın, hem kaynağı, hem pınarıdır.””Övgüye değer şiirin, hem kesbi, hem de Vehbi kaynakları eşdeğerdir.””Şiir sanatı orta dereceli olamaz, ya çok iyidir, ya da yoktur.”
Farabi’nin “Şiir sanatının Kanunları”,İbn-i Sina’nın “Fennü’ş-Şi’r” adlı eserleri olduğunu duymuş muydunuz?
Robert Suarez:”Her isteyen şair olamaz. Şair olmak için mısraları sıralamak yetmez. Şairin az kimseye nasip olan altıncı duygusu vardır”
Latifi:”Şairler, Rabbani ilhamın rüzgârı ve Sübhani feyzin aşkı ile şiir söylerler”.
Âşık Çelebi: Şiir söyleyenler üç bölümdür:
1-Bilgin olup da ara sıra şiirle uğraşanlar
2-Şiirleri vezinli söz olmaktan ileri geçmeyenler
3-Şair olmadıkları, kendilerine şair denilmesinden utandıkları halde, ara sıra beyitler, kıt’alar yazarak şair olduklarını ispat edenler.
Son olarak da Bekir Oğuzbaşaran’dan bir dörtlük olsun:
Bir iz bırakmalı şiir dediğin
Bir giz bırakmalı şiir dediğin
Bir söz bırakmalı âşık kalplere
Bir köz bırakmalı şiir dediğin