KIRGIZİSTAN GEZİ NOTLARI (2)

KIRGIZİSTAN GEZİ NOTLARI (2)


İlk açılış programı Bişkek Flermonia Konser salonunda yapıldı. Konser salonunun bulunduğu bina büyük bir meydandaydı. Önü heykellerle, salonları resimlerle süslenmişti. İlk hatıra resimlerimizi burada çektik. Salonda yerel kıyafetleri ile dikkat çeken yaşlı Kırgız annesi bizlerin ikinci ilgi odağı oldu. Onunla resim çekinmek için sıraya girdik. Onun bir şair olduğunu ancak sonra öğrendik.

Program protokol konuşmaları ile başladı. Kırgız Kültür Bakanı Sultan Raev, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Büyükelçi Nejat Akçel, İ.Ulvi Yavuz, Çolpanbek Atabey, Manas Üniversite Rektörü Sabahattin Balcı konuşma yaptılar. Çevirileri yapan Bayanın hızla notlar alması, heyecanı dikkatimiz çekti. Daha sonra sunucunun Şair Ali Akbaş’ın kızı Elif Akbaş olduğunu öğrendik.

Konuşmalarda en dikkat çekici olan D.Mehmet Doğan’ın konuşması oldu. Çok iyi hazırlanmıştı. Hepimizin ortak duygu ve düşüncelerini dile getiren bir konuşmaydı. Onun konuşmasından bazı bölümleri aktarmak istiyorum:

“ Biz, işte o atlılarız!

“Kanatlı tulparlara binip binlerce kilometre batıya doğru, yüzlerce yıldır koşan atlılar! Birbirinden yüce dağlar aşan, coşkun ulu nehirler geçen, uçsuz bucaksız denizlere ulaşan, üç kıt’ada coğrafyaları kendine râm eden atlılar!

Zamanı ve mekânı böylesine allak bullak eden başka bir topluluk var mıdır yeryüzünde? Özkent, Balasagun, Kaşgar… Semerkand, Buhara…Merv, Ürgenç, Herat, Isfahan, Tebriz… Konya, Halep… Bursa, İstanbul…Daha da ötesi: Üsküp, Saraybosna, Prizren…

“Bütün o diyarlara, bu topraklardan bir selâm gibi gittik.

“Bugün Er Manas’ın yurduna, Köroğlu’nun, Dedem Korkut’un, Battal Gazi’nin, Danişmend Gazi’nin selâmını getirdik.

“Uzaklardan, çok uzaklardan geldik. Fakat yakın, çok yakına geldik! Özümüze, içimize geldik. Kırgızistan, Türkiye’ye birçok komşu ülkeden çok daha yakın. Bu dil, din ve gönül yakınlığı.

“Sonsuz destanların diyarından çıktık, vardığımız yerlerde sayısız destanlar yazdık.

“29 Mayıs, tam da bu gün…Tam da 560 sene önce…İstanbul, dünya başkenti, genç Sultan Mehmet Han tarafından fethedildi. Peygamber müjdesiyle nice serdar şereflenmek istedi. Bu kutlu fetih ceddimiz Mehmet Fatih’e müyesser oldu. Hepimiz için büyük bayram günüdür.

“Urum’a, Kırım’a Er Manas’ın düşünü kötü yorduğumuz için gitmedik!

“Manas destanı, millet gibi geçmişten geleceğe uzanan manzum bir roman. Dünyanın en uzun, bitmez tükenmez destanı, bir millet var oldukça söylenmeye devam edecek bir şiir. Manas’a eş destanlar yazmak için kıt’aları aştık. İşte sayısız gazavatnameler, hamzanameler, selimnameler, süleymannameler…

Er Manas’ın düşü ve Osman Gazi’nin rüyası…

“Osman Gazi altı yüz yıl önce düşünde bir çınar gördü. Bu çınar onun göğsünde bitiyor ve kolları, dalları dünyanın büyük bir kısmını kaplıyor…

“Bu düşü yanlış yormak mümkün değil! Bu Osmanlı devleti idi. Altı asırlık muhteşem çınar!

“O toprağının rengini, kokusunu; halkının kimliğini yüksünmeden, şerefle taşıdı. Kırgızların, umum Türklerin yüz akı oldu.

“Şiir kervanımız, dünyayı dolaşarak buraya geldi. Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni, inşallah Bişkek’ten sonra da dünyayı dolaşmaya devam edecek.

“Bundan önce şölen yaptığımız ülkelerden getirdiğimiz renkleri, sesleri, kokuları, sesleri, ahengi Bişkek’in havasına karıştırmak için buradayız.

“Buradan elvan renkler,  güzel kokular, hoş ezgiler toplayarak ayrılacağız.

“Kırgızistan’ın önemini anlatmayacağım. Zihnimizde Kırgızistan denilence canlanan isimlerden bahsedeceğim. İlki Talas. Talas tarihimizin dönüm noktasının yaşandığı yer. Müslüman olmadan, Müslüman ordusunu destekledik. Bu tarihî bir dönüşümün başlangıcı idi.

“Bu topraklar, müziğin, şiirin atbaşı gittiği topraklar. Elbette bilginin, inancın da toprakları. İmam Serahsi bu ülkede son uykusunu uyuyor. Büyük bir edebiyatın yol açıcısı olan Hacib Yusuf’un şehri çok yakınımızda. 9 asır sonra dirilip hayatımıza giren Mahmud’un Kaşgar’ına da çok yakınız. Türkçe şiirin de atalarından Ahmed Yesevi uzağımızda değil. Ortak dilimizin anıtlarına, Orhun kitabelerine birkaç menzil mesafedeyiz. Bu topraklar bizim için mübarek.

“Söz hep vardı, bizi buraya güzel söylenmiş sözler getirdi. Sözün özünü, güzelini, tesirlisini söylemek; bunu bütün insanlığa duyurmak emelimiz olmalı.

“Sözlerimi, Bişkek’te, Türkiye’den bir gazete haberi ile bitirmek istiyorum. Türkiye’de savunma sanayine imalat yapan bir kurum yeni bir zırhlı savaş aracı geliştirdi. Bu araca isim olarak da “Tulpar”ı seçti!”

 

Google+ WhatsApp