
GÜÇ SENDE DEĞİL
İnancımız ilkelerimizi açıkça beyan etmiştir. Ancak çoğu zaman insan bu ilkeleri sadece bir teoriden ibaret sanır. Ayetleri dinlediğinde, hayatın retoriği değil de dini bir ritüelin retoriği olarak algılar. Ritüel bittiğinde bu hükümler geçersizmiş gibi görülür.
Mülkün sahibi Odur. Her şeye gücü yeten de Odur. Yani Allah’tır.
İnsanoğlunun bu gerçeği görmesi için, ayrı bir uyarıcıya ihtiyacı yoktur. Ancak o kadar gafildir ki, sıkça uyarılır.
Deprem bu uyarıcılardan biridir. Kendimize ait olduğunu sandığımız şeylerin bize ait olmadıklarını en acı şekilde gösterir. Bütün tabii afetler karşısında insan çaresiz ve güçsüzdür. Aldığı tedbirler, ancak örümceğin evi kadar dayanıklıdır. Yer altından gelen uğultu “güç sende değil” diye haykırır.
Belli bir makama gelmiş olanların içine düştükleri “güç bende artık” duygusu da yanıltıcıdır. Ancak insan gücü kullanmanın rehavetiyle bunun farkına varmaz. O güce ebedi olarak sahip olduğunu sanır. Ne zaman ki, o makamı kaybeder, ne kadar güçsüz olduğunun farkına varır.
Etrafımıza bir bakalım. Nereden nereye diyebileceğimiz örnekleri görürüz. Kaddafi veya Mübarek gibi, ölümü ve hayatı kendi ellerinde görenler şimdi neredeler? Bırakın karşısında ayakları titreyenler, yürürken yerler titreyen generaller neredeler?
Hükmettiği milyonlar sebebiyle, iş adamları, gazeteciler önünde rükû ederken, film yıldızlarıyla, boğaz kenarında köşkler yapıp, gücün sarhoşluğuna kapılanlar şimdi neredeler?
Her ay toplantılarda eline aldığı mikrofonla güç bende diye haykıran, küçük dağları ben yarattım havasında konuşan, kendine dokunanları yakan ve bunun hep devam edeceğini sananlar neredeler?
Bu kadar uzağa gitmenize gerek var mı bilmiyorum.
Daha dün mezara koyduğunuz yakınınız, dün nelere sahipti, bugün nelere sahip?
Siz ey saçı sakalı ağarmış insanlar dün nelere sahiptiniz, bugün neredesiniz? Merdivenleri üçer beşer atlayan siz değil miydiniz? Bugün yol kenarındaki kaldırım taşları niye bu kadar yüksek diye şikâyet ediyorsunuz. Ayağınızı kaldırmaya gücünüzün olmadığını görüyorsunuz.
Kendilerine emanet edilen gücü, zulüm ile sürdürenlerin, lüks ve israfa, günaha, isyana ve tuğyana yeltenenlerin akıbetlerini biliyoruz.
Her insanın kendine emanet edilen güçle imtihanı vardır.
Eğer gerçek güç ve kudret sahibini unutmaz ise, eğer gücü adaletle uygularsa, eğer nefsine ağır gelen tevazudan ayrılmaz ise, imtihanı başarır.
Her insanın “kibirlenme padişahım, senden büyük Allah vardır” diye uyaracak münadilere ihtiyacı vardır.
Hani derler ya, mezarlıkların, “kendilerinin vaz geçilmez olduğuna inanan” zavallılarla dolu olduğu, söylenir.
Önce burada, bu köşede akıl verip duran nefsim olmak üzere, güç kudret, makam, para sahibi olup da gücün kendilerinde olduğunu sanan herkese söylüyorum:
“Güç sende değil”